13. O gün, münafık erkekler ve münafık kadınlar, o iman etmişlere: “(Ne olur) bize bakın (bizi bekleyin) de nurunuzdan alalım (biraz faydalanalım).” derler. (Onlara:) “Dönün arkanıza (tekrar dünyaya) da (burası için) bir nur arayın.” denilir. Sonra aralarına kapılı bir sûr çekilir. (Öyle ki) onun iç tarafında rahmet, dış tarafında da azap vardır.
14. (Münâfıklar,) onlara seslenirler: “Biz (dünyada) sizinle değil miydik?” (Mü’minler de:) “Evet (görünüşte beraberdik). Fakat siz, fitnelik yapıp kendi (canı)nızı yaktınız. (Kur’an’ın hükümlerini hiçe saydınız hep mü’minleri dışladınız, eksik tarafları ve felaketleri için) fırsat gözlediniz. Şüphe ettiniz (tam inanmadınız). Kuruntular sizi, Allah’ın emri (ölüm) gelinceye kadar aldat(ıp oyala)dı. O çok aldatıcı (şeytan), Allah’a karşı bile (inanç ve ibadet hususunda) sizi aldattı.”
Efendimiz (sav)'e mü'min ve münafık hakkında sorulduğunda şöyle buyurmuştur: "Mü'minin düşüncesi namaz ve oruçtur. Münafığın düşüncesi ise (hayvanlar gibi) yemek içmektir." (İbadet etmeyi ve namazı terkeder.)
“Bu şartlar altında müslümanlara ‘mürteci’ veya ‘yobaz’ denilmektedir. Böyle denilmeyecek olsa, modernleşme çabasında olanlara ‘mürted’, ‘münafık’ veya ‘gâvur’ demek kaçınılmaz hale gelecekti.”