Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Türk köyü ve kasabasının, farklılığı sapma olarak gören algılayan, her yerde hazır ve nazır baskıcı taşra havası bir çok yazar tarafından belirtilmiştir. Sorun sadece köy, kasaba ve taşraya münhasır da değildir. Rock’n roll’un yasaklanmasını isteyen öğrenci kuruluşları, striptiz kulüplerini yasaklayan belediye başkanları, varoluşçuluğu “sapkın” bir felsefe olarak nitelendiren gazeteciler, (İzmir’de) sokakta Amerikalı nişanlısıyla öpüşen Türk kızını linç etmeye çalışan kalabalıklar, bir bütün olarak hayatın değişik veçheleri söz konusu olduğunda 1950’ler Türkiye’sinde farklılığa tahammül düzeyi hakkında ipuçları verir. Bu atmosferde, Siyasal tahammül eksikliği şaşırtıcı olmasa gerektir. İktidar ve muhalefetin birbirine sert davranması, Siyasal mücadelenin bir gladyatörler mücadelesi haline gelmesi ilgi çekmektedir. Nelerin söylendiği değil, nasıl söylendiği merak konusudur. Taraflar birbirlerini görüşlerini anlayıp karşılıklı tavizlerle bir noktada uzlaşmak gibi bir hedef gütmemektedirler. Gaye, savunulan görüşe daha fazla taraftar kazandırabilmek, safları sıklaştırabilmektir. Görüşlerin değiştirilmesine de yol açabilecek bir tartışma, müzakere değil, hali hazırda kemikleşmiş bulunan kendi görüşünü bir başkasına değişik -ilgi çekici ifadeler yoluyla- kabul ettirebilme amacı öne çıkmaktadır. Siyasal tartışmalar Türkiye eğitim sisteminde uzunca bir süredir varolan “münazara” geleneğinden izler taşır.
Sayfa 166Kitabı okudu
Bugün gençler pek çok durumda yüksek bir akademik başarıya sahip değillerse ki çok azı toplumun çizdiği başarı kriterlerini karşılayabiliyor, çevreleri tarafından övülmüyor, kabul görmüyorlar; sosyal faaliyetler işte tam da burada devreye giriyor. Gençler kendilerine bir hayat amacı edindiklerinde okula ya da sivil toplum örgütlerine koşarak gidiyor. Çünkü gazete çıkaracaklar, o gazete okunacak. Münazara yapacaklar, kürsü ilk defa onlara sunulacak ya da attığı basket tüm okul tarafından coşkuyla karşılanacak. Bir gence hayatı boyunca yapabileceğiniz en güzel şey, hayatını anlamlandırmak ve bunun için kafasını kaldırmasını sağlamaktır. Basketbol oynayan, dans eden, tiyatro yapan, münazaralara katılan bir genç, tüm haftasını bu etkinliklere göre şekillendirir. Kendisini disipline eder, çalışır, daha fazla okur, gelişir. Hayatı bir amaca yönelmiş genç, kendi dertlerini de unutur. "Derdi olan yollara düşer." ve Neşet Baba'nın da dediği gibi: "Ask ile koşan yorulmaz"