erhan

[Mustafa Kemal Atatürk'ün] son dileği, Ezan'dan başka ibadetleri de Türkçe yaptırmak ve Türk kafasını Arap kafası köleliğinden kurtarmaktı. Türk Ocağı'na gittiğimiz gün, Kur'ân'ı Türkçe'ye çevirmek konusunu açtı idi. Orada bulunan Kazım Karabekir [şöyle dedi] : - Kur'ân-ı Azimüşşan Türkçe 'ye çevrilemez, Paşa hazretleri. - Niçin çevrilemez efendim? Bu sözünüz, "Kur'ân'ın manası yoktur!" demektir. - Hayır efendim ama, mesela 'Elif-Lam-Mim'... Ne diyeceğiz buna? - Ne demektir 'Elif-Lam-Mim'?! - Meçhul efendim... - Öyle ise karşısına bir sıfır koyar, çevirmeye devam edersiniz. Falih Rıfkı Atay, Atatürkçülük Nedir?, sh. 47-48, İstanbul, 1966
Sayfa 9
Reklam
Cumhuriyetçi ve demokratlar gerçekten cumhuriyetçi ve demokratik değil. Bu sıfatları her ikisi de bir tahakkümün mazereti olarak kullanıyor.
Sayfa 250 - Tiyo 2. Baskı
Biz Müslümanlar yerküre üzerinde insan oluşun tek gerekçesiyiz. İnsanlığın bir parçası değiliz. İnsanlığın mihveriyiz. Kabe yalnızca dünyanın değil, kainatın merkezidir. Her namaz kılan ezeli ve ebedi Gerçekliğin tek mümkün ifadesine ulaşan davranışı göstermiş oluyor. Her oruç tutan yaratılmış yaratıkların tek mümkün konumunun ne olduğunu belirtmiş oluyor. Her zekat veren dünya hapishanesinden kurtuluşun tek mümkün yolunu genişletiyor. Her kelime i şahadet getiren Alfa ve Omega arasındaki, ilk ve son arasındaki Hakikati ikrar ediyor.
Sayfa 188 - Tiyo 2. Baskı

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Günümüzden 30 Sene Öncesinden
Bir ülkede enflasyonu durdurmayı başaracak bir güç doğmamışsa veya o ülkede enflasyonu azdırmak suretiyle güçlenen zümrenin borusu ötüyorsa o ülkenin dünya siyasetinde oynayacağı rol sürekli olarak başkalarının oynatacağı rol olacaktır.
Sayfa 181 - Tiyo 2. Baskı
Gönül bağı ile bağlı insanlar bağlandıklarını karşılarında görmezler. Hatta onu kendilerinden ayırmazlar bile. Gönül bağı ortadan kalkabilir bir bağ değildir. Çünkü gönülden bağlı olanlar nasıl, ne sebeple ve hangi şartlar altında bağlı olduklarını bilmezler. Bağlılıklarını bir usule bağlamış olsalardı, her usulsüzlük bu bağı çözerdi. Bağlarının bir sebebi olsaydı, o sebeple birlikte bağ da kaybolurdu. Belli şartlarda gönül bağı tesis edilebilseydi, o şartlara hakimiyet le gönüllere hakimiyet mümkün olurdu. Halbuki gönül bağı çözülmez çünkü gönlün nereden bağlı olduğu bulunamaz.
Sayfa 141 - Tiyo 2. Baskı
Reklam
Türkiye Cumhuriyeti asker ve askere bağımlı sivil bürokrasinin öncülüğünde, bu bürokrat kadronun toplumu inkiyad ettirmesi sonucunda kurulmuş bir devlettir. Bu devlet ideolojik anlamda İslam kültürünü reddetmek suretiyle varlık kazanmış ve fakat üzerinde hükümranlık kurduğu Müslüman toplumun kültürünü istismar etmiştir.
Sayfa 100 - Tiyo 2. Baskı
Anladıklarımızla dost oluruz, ancak dostlarımızı anlarız. Artık anlayamadığımız dostlarımızı kaybederiz. Düşmanlarımızı ise anlamamız mümkün değildir. Onlar anlamadığımız kadar düşmanımızdır. Oysa onları öğrenebiliriz.
Sayfa 53 - Tiyo 2. Baskı
Sonra aynaya baktım. 28 yaşındayım ve kendime ait bir hayatım yok. Hep başkaları üzülmesin, gerilmesin, kızmasın diye yaşadım.
Sayfa 146 - Değişim
Modern insan dediğimiz kişi arabasının iç hacmi kadar alanda özgürdür, ya da sitedeki apartmanın yüzölçümü kadar bir alanda. Yakında sadece bilgisayar ekranının inçi kadar özgür olacağız. Teknoloji ilerledikçe insanlar makineleşmedi, insanlara makine satıldı.
Sayfa 118 - Sen ve Ben, Bi de Herkes
İnsanların cebinden paralarını almak istiyorsanız, onlara iki kelime söylemeniz yeterli: 'organik' ve 'anti-bakteriyel'.
Sayfa 115 - Sen ve Ben, Bi de Herkes
Reklam
Bir evde gündüz ışık yanıyorsa o evde mutsuzluk vardır. Mutsuzdum.
Sayfa 94 - Siyup
Hiç kimsenin takımı benim takım kadar park ve bahçe görmemiştir. Hiçbir kravat, deniz kenarında esen rüzgârda benimki kadar uçuşmamıştır. Sürekli geziyor, yürüyor, havanın kararmasını bekliyor, cep telefonum titredi mi acaba yoksa bana mı öyle geldi diye ikide bir elimi cebime atıyordum.
Sayfa 33 - Dünya'dan Kaçma Planları
O sabah uyandığımda kendimi dev bir Kıvanç Tatlıtuğ'a dönüşmüş olarak bulmuştum.
Sayfa 17 - Bilinç
İstersen, bu dünya meydanında çâresizlikten, bezginlikten, ümitsizlikten başlarını döğenlere, ümîdin, tesellînin, şifânın ta kendisi olduğunu anlat. Anlamazlarsa, hayat sâhibi ettiğin ölmüşleri, ölüm zevkine susattığın hayat sâhiplerini önlerine sür, şâhit tut, göster!
Sayfa 152
- Niçin güldün? dediler. - Gülmedim ki gülümsedim... aşkın başlangıcını düşündüm de... dedim.
Sayfa 143
501 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.