Safiye Sultan (Hasekiliği)
O dönemde Venedik, dünyanın belli başlı devletlerinden biriydi. Bilhassa deniz gücü hâkimiyeti Osmanlı Devletini yıldırmıştı. Ancak Osmanlı ile Venedikliler arasında bir sulh vardı. Yinede Türk korsanları Venedik gemilerinden ve denizcilerinden hoşlanmazdı ve bilhassa Turgut Paşa bir Venedik düşmanı idi. Türk korsanları iyi istihbaratçılığı
Paşa "Haydi, bir şeyler okuyun" buyurdu. Cevdet Hoca, sazlara "Kürdilihicazkar yapalım" dedi, sazların peşrevden kısa bir bölüm çalmalarının ardından genç hanende o günlerin meşhur bir şarkısına başladı: "Karşıyaka'da İzmir'in gülü / Seyran ediyor elinde mülü"... Ama ikinci mısraı okuyamadı, tam "İzmir'in gülü" demişti ki, Mustafa Kemal elini şiddetle masaya vurdu; hanende ve saz heyeti sustular, salonu sessizlik bürüdü. O günlerin genç hafızı hadiseyi bana altmış küsur sene sonra anlatırken "Ne iş ettiğimi o anda fark ettim" diyecekti. Latife Ha­nım'ın İzmirli olduğunu ve Paşa'nın az bir zaman önce hanımını boşadığını hatırlamıştı! Ne yapması gerektiğinin endişesi içerisindeyken, Paşa "Çocuk, sen hiç İzmir'in gülünü kokladın mı" diye sordu. Cevdet Hoca korka korka "Hayır Paşam" cevabını verdi. Mustafa Kemal Paşa sustu, gözleri birkaç saniyeliğine uzaklara daldı, sonra "Bu şarkıyı okuma!" dedi
Sayfa 36
Reklam
-1923'te kadınlardan oluşan bir siyasi parti kurmaya giriştim: Kadınlar Halk Fırkası. İzin verilmedi. İzmir Suikasti, Şeyh Sait İsyanı... derken eşim Adnan Bey'in kurucularından olduğu Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatıldı. Şimdi de Taktir-i Sükun Kanunu... Mecbur kaldık. +Vay canına? Yaklaşık yüz yıl geçti, hâlâ kadınlar partisi yok...
Sayfa 99 - Alfa Yayınları - Halide Edib AdıvarKitabı okudu
Bizler evlatlarımızı İslam'a adayamaz isek, İstanbul'lar, İzmir'ler Fatih'siz kalacaktır.
Sayfa 53 - Mercan yayınlarıKitabı okudu
İzmir, Konya yahut Diyarbakır şimdi bizler için ne ifade ediyorsa Mekke, Selanik, Trablus ve daha birçok uzak diyar, o zamanın insanının gözünde öyle, yani memleketin şehirlerinden biri idi.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Geçen gün İzmir'e gittim. Adamın biri geldi masaya. Cüzdanını açıyor, babamın resmini taşıyor. Hayatında babamı görmemiş. Ben taşımıyorum, başkası taşıyor. En büyük hizmet budur devlete. İnsanların gelip bizi takdir etmesi lazım. Çıkıp konuşursak bunu istismar etmek isteyen bir sürü adam var. Çıkıp kendimizi savunmuyoruz. Bizim yüzümüzden iki kelam devlete edecekler diye inanın ağzımızı açamıyoruz. Bazıları çıkıyor diyor ki "Yeşil şunu yapmış, devlet şunu yapmış", kahroluyoruz. Babamın üzerinden devleti, vatanı, milleti kötülüyorlar ya, inanın kahroluyoruz.
Reklam
İzmir, Konya yahut Diyarbakır şimdi bizler için ne ifade ediyorsa Mekke, Selanik, Trablus ve daha birçok uzak diyar, o zamanın insanının gözünde öyle, yani memleketin şehirlerinden biri idi.
"Ziyafette, sıra musikiye geldi... Cevdet Hoca, diğer hânendeler ve saz heyeti Mustafa Kemal Paşa'nın oturduğu masanın tam karşısında yerlerini aldılar ve Paşa 'Haydi, birşeyler okuyun' buyurdu... Cevdet Hoca, sazlara 'Kürdilihicazkâr yapalım' dedi, sazların peşrevden kısa bir bölüm çalmalarının ardından genç hânende o günlerin meşhur bir şarkısına başladı: 'Karşıyaka'da İzmir'in gülü / Seyran ediyor elinde mülü'... Ama ikinci mısraı okuyamadı, tam 'İzmir'in gülü' demişti ki, Mustafa Kemal elini şiddetle masaya vurdu; hânende ve saz heyeti sustular, salonu sessizlik bürüdü... O günlerin genç hâfızı hadiseyi bana altmış küsur sene sonra anlatırken 'Ne iş ettiğimi o anda farkettim' diyecekti... Lâtife Hanım'ın İzmirli olduğunu ve Paşa'nın az bir zaman önce hanımını boşadığını hatırlamıştı! Ne yapması gerektiğinin endişesi içerisindeyken, Paşa 'Çocuk, sen hiç İzmir'in gülünü kokladın mı' diye sordu... Cevdet Hoca korka korka 'Hayır Paşam' cevabını verdi.... Mustafa Kemal Paşa sustu, gözleri birkaç saniyeliğine uzaklara daldı, sonra 'Bu şarkıyı okuma!' dedi... Karşıyaka'da açan İzmir gülünün Mustafa Kemal Paşa'nın yanında artık renginin ve kokusunun hatırlanması bile yasaktı!"
Sayfa 36 - Acele bir evliliğin, mutsuz bir beraberliğin ve gürültülü bir ayrılığın öyküsüKitabı okudu
Bence Sen/Behçet Kemal Çağlar
Garp'te dağ, Şark'ta ırmak Nerde olsam murat sen; Güneye düşse yolum Dicle sensin, Fırat sen. Haymana ovasında Ekin, harman, hasat sen; Meltemimsin boğazda, İzmir'deysem imbat sen. Şiirsem, kekelerim; Anlam katan inşat sen. Ben uyuşuk itidal Şahlanan ifrat sen. Bocalarım ben sensiz, Ben ham ervah, irşat sen. Susuzken kaynağımsın Boğulurken imdat sen. Cennette gül bahçesi, Cehennemde sırat sen. İşte sözün kısası: Hayat sensin, hayat sen!
Sayfa 77 - Zambak Yayınları
"Bir zamanlar 'Hedefimiz Akdeniz... Düşmanı harîm-i ismetinde boğacağız... İleri' dedin, ve, orduların başına geçerek, misli görülmemiş bir sür'atle, İzmir'e girdin. Hatırlıyor musun. Orada, esir Türk kızı, kara zincirlerle bağlanmış ağlıyordu. Sen doğruca ona gittin. Onu istiklâline kavuşturduğun İzmir'in, 'zafer kızı' yaptın. Fakat elindeki, ayağındaki zincirleri çözen sen... Onun gönlünü müebbeden kilitledin."
Sayfa 178 - Lâtife HanımKitabı okudu
180 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.