Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Daha sonra şöyle denilir: Acaba pişmanlık acısını hiç tattınız mı? Hiç kimse yoktur ki bir ahlaksızlık yapsın da daha sonra bunun acısını tatmamış olsun. Adam gıybet eder, gıybet ettiği esnada hararetlidir, savaş esnasındaki bir insan gibi. Savaş esnasında o kadar hararetlidir ki vücudu yaralarla dolu olduğu halde bunu hissetmez. Fakat savaş bitip de durum normale döndüğünde yaraları yeni yeni hissetmeye başlar. İşte insan bir heyecanın sıcaklığı anında gıybet eder, tıpkı Kur'an'ın tabiriyle "kardeşinin ölü etini" yiyen aç bir insanın lezzet aldığı gibi lezzet alır. Ama bu durum geçince kendisinden nefret edecek bir duruma gelir, kendinden nefret ettiğini hisseder, kendisini parçalamak ister, kendisini ayıplar ve serzenişte bulunur. Bugün buna "vicdan azabı" denilmektedir. Bu, apaçık bir gercektir. Ahlak Felsefesi Murtaza Mutahhari
"Şehit; öyle bir insandır ki, düşmana gücü yetmediğinde ölümüyle galip gelir " Hz.Hüseyin gibi... Şehid Murtaza Mutahhari
Reklam
Ali (as) bir fert değil, bir ekoldür aslında. Bu nedenledir ki kimi insanları kendisine doğru çekmekte, kimi insanları da kendisinden uzaklaştırmaktadır. Evet, hem cazibesi, hem iticiliği güçlü olan nadir bir kişiliktir Ali (as). Bilinmeyen Simasıyla Hz. Ali Murtaza Mutahhari
Resul-i Ekrem ne kadar da yerinde sözler söylemektedir! Hangi sözün nerede kullanılacağını ve sözün hakkının ne zaman verileceğini çok güzel belirlemektedir. Nefisle savaşma meselesini açıklamak istiyor. Bunu, sahabelerinden bir grubun gurur ve iftihar içinde bir savaştan döndükleri bir güne bırakıyor. Onları karşılayıp tebrik ediyor, fakat şöyle bir tebrikte bulunuyor: "Küçük cihadı yapıp büyük cihada girenlere selam olsun." "Ey Resulullah! Daha büyük cihad nedir?" diye soran sahabeler, geldikleri savaşa benzer başka bir savaş sahnesi olduğunu zannettiler. Peygamber şöyle buyurdu: "Nefisle savaş," Yani benim İslam'ım iki cihadı istemektedir: Hem dış cephede tuğyan eden haddini aşan insanlarla savaş, hem de nefisle savaş. Biri tek başına yeterli değildir. Ahlak Felsefesi Murtaza Mutahhari
Cehalet ve ahmaklıkla savaşmak, münafığı silahsızlandırmaktır; cahilin bilgilendirilip cehaletinin giderilmesi, münafığın kılıcının elinden alınması demektir. Bilinmeyen Simasıyla Hz. Ali Murtaza Mutahhari
Maslahatı sağlayacak yalan fitne çıkaracak doğrudan iyidir. Fakat maslahat sağlayacak yalan ile menfaat sağlayacak yalan arasında fark vardır. Bu birbirine karıştırılmaması gereken bir konudur. Ahlak Felsefesi Murtaza Mutahhari
Reklam
Muaviye b. Yezit hilafet makamını eline aldı. Hilafet makamına geçtikten birkaç gün sonra minbere çıkıp "Ey insanlar dedem Muaviye Ali ile savaştı. Dedem değil Ali haklıydı. Babam yezit de Hüseyin b. Ali ile savaştı. Bu olayda da haklı olan babam değil Hüseyindi. Ben bu durumda babamdan uzağım ve onun yaptıklarına ortak olmak istemem, kendimi de hilafete layık görmüyorum. Babamın ve dedemin günahlarına ortak olup aynısını yapmamak için hilafetten çekildiğimi ilan ediyorum. "dedi. Dost ve düşmanın üzerine bu derece etki yapan bu kuvvet hakkın kudreti ve Hüseyin b. Ali'nin kuvvetiydi. Hz. Hüseyin'in Emr-i Maruf ve Nehy-i Münkeri Murtaza Mutahhari
Bugün dünyada ince görüşlü kimseler şu inceliği görmüşlerdir: şu anda insanlık aleminde, özellikle sözde ilerlemiş teknoloji toplumlarında hüküm sürmekte olan en büyük buhran siyasi buhran veya iktisadi buhran değil, manevi buhrandır. Ahlak Felsefesi Murtaza Mutahhari
Fransızların yayınladıkları İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde ilk cümle şudur: "Allah, insanları özgür olarak yaratmıştır." Ali (as), onlardan 1200 yıl önce şöyle buyurmuştur: "Asla kimseye kul olma; çünkü yüce Allah seni özgür olarak yaratmıştır." Ahlak Felsefesi Murtaza Mutahhari
Muhyiddin-i Arabi diyor ki: Allah'tan başkasını sevmemiş hiçbir insan yoktur. Şu dünyada, Allah'tan başka bir şeyi seven tek insan da yoktur. Lâkin Allah-u Teala isimler içinde gizlidir. Mecnun'un kendi Leyla'sına aşık olduğunu zannedenler, yaratılıştaki aşktan ve kendi vicdanlarından habersizdirler. Peygamberler, insanlara; Allah'a ibadeti ve Allah'ın adını öğretmeye gelmemişlerdir. Bunlar zaten her insanın yaratılışında vardır. Peygamberler, doğru yolları eğri yollardan ayırmaya gelmişlerdir. Ve: "Ey insan, sen mutlak kemalin aşığısın ve eğer mutlak kemalin yolunu parada, pulda canda ve servette sanıyorsan yanılıyorsun. Senin için kemal-i mutlak, kemal-i mutlaktan başka bir şey istememektir." demeye, insanları şüpheden kurtarmaya, insanın dert ve zevkinin Yaratıcıya ait olduğunu söylemeye gelmişlerdir. İnsan-ı Kamil Murtaza Mutahhari
72 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.