‘’İnsan aşılması gereken bir varlıktır.’’ (sf. 6)
Bana kalırsa tek bir cümle bile bu kitabı okumak için yeterince merak uyandırıcı. Tüm insanlığın kendinden bir şeyler bulabileceği, sindirilmesi pek kolay olmayan, insanın boğazında yumru varmış hissi yaratan, mideye bir yumruk gibi inen, üstüne saatlerce hatta günlerce kafa patlatılması gereken,
Bir süredir çoğunluğu yabancı yazarlardan oluşan kitapları okumaktan dolayı bu kitap bana tokat gibi geldi. Hani vursan yerinde gül açar deriz ya, tam deyim yerindeyse ; bu hissi yaşadım. Buram buram Anadolu havası içime işledi. Yer yer şive, beyitler, dörtlükler ve hatta bölüm bölüm anlatılan hikayenin başlığına yapılan süslemeler bile bize ;
HAZİRAN AYI HİKAYE ETKİNLİĞİ
Ama bu sefer geleceğini söylemiştin abi demişti Mustafa. Hadi sen git benim biraz işim var diye geçiştirdi Mustafa’nın abisi. Zaten babaları vefat ettiğinden beri bir kez mezarına gitmişti Mustafa’nın abisi. O da cenazenin kaldırıldığı ertesi haftaydı. Yine tek başına beş kilometrelik mezarlık yolunu yürüyerek gitti
Hayırdır inşallah, rüyamda Mustafa Kemal Paşa’yı gördüm, hani kalpaklı, bıyıklı bir hali vardır ya, o haliyle! Nâzım, Kuvayı Milliye Destanı’nda bu halini ‘sarışın bir kurda’ benzetmiştir.
Ben o yılların macerasından geldim
Barut, toz ve ihtilâldi hepten.
Dolaklı, hilâl bıyıklı süvarilerle,
Hüzünlü marşlar söyleyerekten
Bir davul zurna, bir üçlü, bir bayrak
Saf çelik kılıçlar ata yadigârı,
Yorgun söğütler, mahzun yollar, kağnılar
Göğsü tekmil düğmeli bir zâbitin ardından
Bir yıldızlı tanyerine at sürerken...
Derdini
Müptela
Ortalık sidik kokuyordu. Burnuyla havayı koklaya koklaya izini sürdü kokunun ve buldu. Oturduğu bankta arada bir burnuna gelen kesif sidik kokusunun kaynağı kendi pantolonuydu. Bir saat kadar önce diplerinde keskin, gözleri acıtan bir amonyak kokusu olan tarihi sur duvarına hacet giderirken duyduğu ayak seslerinden irkilmiş, hemen
youtu.be/yqq2odsacEQ
Arkadaşlar merhaba bu videoda 2023 yılında okuduğum kitapların incelemesi yer almaktadır.
1. Mustafa Kutlu, Tarla Kuşunun Sesi
2. Oruç Aruoba, İle
❝Kısa bir süre önce içeriye on yedi, on sekiz yaşlarında; sarı saçlı; parlak mavi gözlü, sarı bıyıklı, pembe yanaklı, zayıfça bir çocuk girdi. Giydiği şık Harbiyeli elbisesini düzgün bedenine pek yakıştırmıştı. Vakurdu.❞
Hayırdır inşallah, rüyamda Mustafa Kemal Paşa’yı gördüm, hani kalpaklı, bıyıklı bir hali vardır ya, o haliyle! Nâzım, Kuvayı Milliye Destanı’nda bu halini ‘sarışın bir kurda’ benzetmiştir.
1927 yılları heyecanlı zamanlardı, herkes iyi işler başaracağına güveniyordu. Mustafa İnan da evini nasıl geçindireceğini düşünüyordu. Hangi okula gitmeliyim? “Elbette bilim adamı olacaksın,” diyordu Ekrem. “ Biz liseyi bitirirken bir temsil veriyorduk. İçimize bir aşağı sınıftan yalnızca Mustafa’yı almıştık. Oyunda gözlüklü, bıyıklı, kırk yaşlarında bir bili adamının canlandırdı Mustafa Efendi. Profesör Raymond Voller rolü ancak ona yakışırdı. Mustafa bu rolü tam bir başarıyla canlandırdı.”
Mehmet Esat Bülkat veya Esat Paşa, Türk asker. Balkan Savaşları sırasında Yanya'da gösterdiği savunma ve direnişi ile tanınan Esat Paşa, Çanakkale Savaşı'nda büyük başarı göstermiş; düşman kuvvetlerinin boğazı geçip İstanbul'a varmasını önleyen komutanlardan biri olmuştur. (Wikipedia)
Esad Paşa'nın çanakkele savaşı yazışmalarını anlatan bu kitap
İşte su diye bir şey vardı dünyada.
Su sesi vardı.
Şu oturduğum toprak, sırtımı verdiğim kayalar vardı. Akşamın alacasında mordan laciverde doğru tüllenen gökkubbe vardı. Çalılar, bodur meşeler, Ortayokuş'un yamacında birkaç ihtiyar ardıç vardı.
Ardıçların yanında yöresinde mutlaka bir çift ürkek kuyruksallayan vardı.
Dere aşağılarda günün son ışıklarıyla pul pul yanıyordu. İki yanında söğütler, ılgınlar; içinde bıyıklı, kılçıklı kara balıklar vardı.
Bütün bunlar ne için vardı?
Su geçip gitsin diye açtığım bir kazma ağzı yoldan çıkan toprağı avuçladım. Nemli toprağın içinde kim bilir nice tohumlar vardı. Koklayıp ağır ağır avucumdan boşalttım.
Çok geçmez bu toprak kar altında kalır.
Kar niçin yağar?
Yerin yeşili tükenmesin diye yağar.
Rüzgar bulutun, bulut yağmurun, yağmur suyun, su toprağın dilinden anlıyor. Suyun yokuşa aktığı, güneşin batıdan doğduğu görülmemiş. Ademoğiu dayalı-döşeli tıkır tıkır işleyen bir dünyanın ortasında. "Bize düşen aracılık" diyorum içimden.