Arkadaşlar, size çok iyi bilinen bir gerçeği kısaca söylemek stiyorum. Kültürün yakıcı nefesine karşı direnmek boşunadır.
Halife haşne fişne derdinde, millet can derdinde!
Mustafa Kemal buraya yerleşir. Kız kardeşi ve dostları hanımlar, Mustafa Kemal'in huzurunda son Halife'nin çekmecelerini ortaya dökerler. Burada buldukları Abdülmecit'in bir mektubunu Gazi'ye verirler. Gazi gülümseyerek okur. Bu, Abdülmecit'in haremdeki kadınlara hediye ettiği kumaşların örneklerinin ekli olduğu, Paris'teki "Louvre Mağazası"na yazdığı bir mektuptur. Gazi, "İşte bakın, bizim ulu Halifemiz nelerle uğraşırmış," der.
Reklam
Ya üç ayda olur. Ya da hiç olmaz!
Ankara' da resmi "Ulus" gazetesinin müdürü Falih Rıfkı, Gazi'ye yeni alfabenin son şeklini sundu. Yakında bütün gazetelerin Latin harfleriyle çıktığını görmek dileğini belirttikten sonra, bunun beş yıl içinde gerçekle- şebileceği ümidini açıkladı. Mustafa Kemal; "Beş yıl gerekli olduğunu mu düşünüyorsunuz?" diye sordu. "Evet." "Hayır, üç ay! " Falih Rıfkı, dondu kaldı.
Cumhuriyet'in Onuncu Yılı vesilesiyle, bir ressam ona, Sakarya Meydan Savaşı'nı temsil eder. bir tablo sunar. Ön planda, Mustafa Kemal, XIV. Louis'ye çok benzeyen bir ifade ile, şahane bir atın üzerindedir. Ressam tebriklerini beklerken Mustafa Kemal; "Bu tablo asla sergilenmeyecektir," der. "Savaşa katılmış olan herkes bilmektedir ki, atlarımız o zaman bir deri bir kemikti ve biz de o zaman hiç sağlıklı değildik. Her birimiz birer iskelettik. Böyle yağız savaşçılar, böyle semiz atlar çizmekle, Sakarya Sava- şı'nı küçültüyorsunuz, dostum."
Bir gün Mustafa Kemal'e, bir köylünün, kendi çiftliğine ait bir toprağı izinsiz sürdüğü bildirilir. Birçok ikaza rağmen köylü inatla işine devam eder. Atatürk olay yerine gider. "Arkadaş," der, "bu toprağın kime ait olduğunu biliyor musun?" "Tabii ki biliyorum." "O halde bir başkasının toprağını niçin işliyorsun?" "Ben Türküm," diye cevap verir köylü, "bu tarla da 'babam'ın tarlası (Atatürk, Türklerin babası). Hal böyle olunca, kimse beni, babamın tarla- sını sürdüğüm için engelleyemez." Mustafa Kemal, mırıldanarak çekilir: "İnsanın böyle çocukları olunca, iradelerine karşı konabilir mi?"
Başvekil (Başbakan) İsmet İnönü'nün ve Atatürk'ün yakın çevresin- deki bazı kişilerin sağırlıkları bazı fıkralara konu olmuştur. Bir gün Atatürk, çok iyi işiten dostu Dışişleri Bakanı ile gezinmektedir. Ona; "Gariptir," der. "En akıllı ve en sadık çalışma arkadaşlarımın hepsi sağır." Bakan, elini kulağının arkasına koyar ve Cumhurbaşkanı'na yaklaşarak, "Ne buyurdunuz, efendim?" der .
Reklam
339 öğeden 291 ile 300 arasındakiler gösteriliyor.