Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Zira hükümdarlar kendilerini mutlak var olmayan bir kuvvetin temsilcisi tanırlar. Bundan, böyle tanımaktan zevk alırlar. Fakat bir adamın kendi kendini böyle tanıması hiçbir kudreti, hiçbir tesiri haiz değildir. Ancak etrafında bulunan çıkarcılar bu ifadeyi, bu arzuyu mırıldanırlar. Zevkle mırıldanırlar. Özellikle din kisvesine bürünerek ortaya atarlar. Atmışlardır daima! İşte bu geniş mırıldanmalara istibdat altında bulunan, hüküm altında bulunan milletin kulakları hep bu mırıltılarla doludur. Oraya başka bir seda girmez, giremez. Neticede öyle bir hâl olur ki herkes, sosyal hayatın her ferdi o taç sahibinin, o hükümdarın ve etrafındakilerin telaffuz ve ifade ettiklerini hakikatmiş gibi kabul eder. Din gereği sayar. Varlık gereği kabul eder. İşte bu anlayış devam ettikçe hakikaten başka bir şey yapmanın imkânı güç bulunabilir. Fakat bir defa o imkân oluştuktan sonra bu imkânı elde eden çoğunluğun içinde memnun olmayanlar çoktur.
Sayfa 48
Attila İlhan, sömürülen Doğuluların-Türklerin davasını savunan Sultan­ Galiyev'e dayanan (Mustafa Suphi ve Şevket Süreyya'yı da kattığı) "ulusal ko­münist" akımın izinden gitmekten yanadır. Bu akımı, "ulusal solcu" saydığı Mustafa Kemal'in çizgisiyle kabil-i telif sayar. Romanesk bir edayla "Gazi Pa­şa" diye andığı M. Kemal'in Kemalizmiyle eyyamcı ve faşizan addettiği İnö­nü'nün "sözde Atatürkçülüğü" arasında kurduğu zıtlığı gitgide derinleştire­cektir. 1990'larla beraber, tamamen ulusalcılığa ve Kemalizme dalar. Anti­ emperyalizmi, otarşist ve Batı karşıtı bir anti-globalizme dönüşür. Sultanga­liyev ilgisini yoğunlaştırırken, Türkçülüğe dahi çıkışında gördüğü "anti-em­peryalist" saikten ötürü sempati bahşeder. 2005-2006'da editörlüğünü yap­tığı Bir Millet Uyanıyor kitap dizisi, faşizan bir ulusalcılığa vasıta olmuş­tur. "Elde var hüzün"dür...
Sayfa 608 - İletişim Yayıncılık
Reklam
Hak ve Görevi Hukuk Kuralları Belirler, Devlet Uygular
Yaradılış itibariyle her insan, içinde yaşadığı toplumda hayatın en mutlu, en kolay, en tatlı taraflarının kendisine düşmesini ister ve en kuvvetli olan, kendisinden zayıf olanlan hiçe sayar. Bunun sonucu, huzur, rahat, güven ve düzen içinde yaşamak olanaksızlığıdır. İşte insanlar arasında, kavga yerine birbirine yardım, karşılıklı saygı, düzen koyan, herkese haklarını ve görevlerini tanıtan hukuk kuralları ve bunların istikrar bulmuş bir şekilde uygulanışıdır. Bu iş ancak, devlet örgütünün ve kuvvetinin bulunması sayesinde mümkündür. Devlet, herkesin haklarını ve görevlerini belirler; hiç kimse belirlenen sınır dışında bir hak iddia edemez. Bunun gibi, kendisi de fazla hiçbir görev ile yükümlü tutulamaz.
Haklann en birincisi, yaşamak hakkıdır. Diğer bütün haklar ve bu haklara karşılık görevler, hep yaşamak hakkına dayanır. Bugünkü hukuk, insanları, her kim olursa olsun, hangi ülkede bulunursa bulunsun, yaşamak hakkına sahip sayar. Şüphesiz, bir insanın yaşamak hakkı onu diğerlerinin yaşamak hakkına saygı göstermek göreviyle bağlar.
MUHAMMED MUSTAFA (SAV)
Sen de ben de En Sevgili'nin oğullarıyız. Onun gölgesiyiz, onun bendesiyiz. Seni de çok özledik, selam üzerine olsun, onu da çok özledik!
Hükümdarlar kendilerini, var san­dıklan bir gücün temsilcisi sayarlar ve bundan zevk alırlar. Fa­kat onlann çevresindeki çıkarcılar bu durumu din kılığına büründürerek bütün ulusu aldatmaya çalışırlar; nitekim şimdi­ye kadar çalışmışlardır da. Sonunda ulusun kulakları bu kişile­rin şakımalarıyla dolar ve halk kendisine aşılanan düşünceleri din gereği ve salt gerçek sayar. Bu kişilere mürteci (gerici), yaptıklarına da irtica (gericilik) denir.
Reklam
Gazi, Timur'u dünyanın yetiştirdiği en büyük askerlerden biri sayar.
Sayfa 224 - Remzi kitabeviKitabı okudu
Zira hükümdarlar kendilerini mutlak var olmayan bir kudretin temsilcisi tanırlar.Bundan, böyle tanımaktan zevk alırlar. Fakat bir adamın kendi kendini böyle tanıması hiçbir kudreti, hiçbir tesiri haiz değildir. Ancak etrafında bulunan çıkarcılar bu ifadeyi, bu arzuyu mırıldanırlar. Zevkle mırıldanırlar. Özellikle din kisvesine bürünerek ortaya atarlar. Atmışlardır daima! İşte bu geniş mırıldanmalara karşı istih altında bulunan, hüküm altında bulunan milletin kulakları hep mırıltılar doludur. Oraya başka bir seda girmez,giremez. Neticede öyle bir hal olur ki herkes, sosyal hayatın her ferdi o taç sahibinin, o hükümdarın ve etrafındakiler telaffuz ve ifade ettikleri hakikatmiş gibi kabul eder. Din gereği sayar. Varlık gereği kabul eder. İşte bu anlayış devam ettikçe hakikaten başka bir şey yapmanın imkanı güç bulunabilir. Fakat bir defa o imkan oluştuktan sonra bu imkanı elde eden çoğunluğun içinde memnun olmayanlar çoktur.
"medeniyet yolunda ilerlemesi için"
“Parti, bütün kanunların, nizamların ve usullerin yapılmasında ve tatbikinde, en son ilim ve teknik esasları ile ihtiyaçlarına uyulmasını prensip olarak kabul etmiştir. Din, bir vicdan işi olduğundan, parti, dini dünya ve devlet işleri ile politikadan ayrı tutmayı, milletimizin çağdaş medeniyet yolunda ilerlemesi için başlıca şartlardan sayar. ”
Sayfa 431 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Atatürk’ün yazısı aynen şöyle: “Yaradılış itibariyle her insan, içinde yaşadığı toplumda hayatın en mutlu, en kolay, en tatlı taraflarının kendisine düşmesini ister ve en kuvvetli olan, kendisinden zayıf olanları yok sayar. Bunun sonucu huzur, rahat, güven ve düzen içinde yaşamak olanaksızdır. İşte insanlar arasında kavga yerine birbirine yardım, karşılıklı saygı, düzen koyan, herkese haklarını ve görevlerini tanıtan hukuk kuralları ve bunların istikrar bulmuş bir şekilde uygulanmasıdır. Bu iş ancak devlet örgütünün ve kuvvetin bulunması saye- sinde mümkündür. Devlet herkesin hakkını ve görevlerini belirler. Hiçkimse belirlenen sınır dışında bir hak iddia edemez. Bunun gibi kendisi de fazla hiçbir görev ile sorumlu tutulamaz ”
Reklam
_Devlet, milletin kendisidir. Milleti, idare edenler devlet değildir. Çünkü irade milletindir. Millet, asildir. Millet işlerini yönetenler, onun temsilcileri olabilir. Bu sistemin uygulanmasında göz onunde bulundurulacak en onemli nokta, milletin siyasi, sosyal, eğitim ve gelişme derecesidir. _Devlet, her parcası diğerinin gorevini hazırlayan veya
Atatürk
Biz onu bir babadan, farksız sayar, bir can arkadaşından farksız severdik. O da bizi genç kardeşleri bile, değil yaş farkı azlığına rağmen, oğul gibi tutardı.
Latife ile Mustafa Kemal, Ağaoğlu ailesine her hafta ziyarete giderlerdi. Süreyya Ağaoğlu "Orada tanıdığım Atatürk bir aile babası, tam bir aile ferdi gibi bir insandı. O zamanlar Ankara geniş bir aile gibiydi. Samimiyet dolu idi... Herkes birbirini tanır, müşterek bir ailenin fertleri gibi sayar ve severdi" diyor.
Sayfa 216Kitabı okudu
Hakların en birincisi, yaşamak hakkıdır. Diğer bütün haklar ve bu haklara mukabil vazifeler, hep yaşamak hakkına dayanır. Bugünkü hukuk, insanları, her kim olursa olsun, herhangi memlekette bulunursa bulunsun, yaşamak hakkına malik sayar. Şüphe yok, bir insanın yaşamak hakkı onu diğerlerinin yaşamak hakkına riayet etmek vazifesiyle bağlar.
78 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.