Mustafa Kemal (1881-1938), ülkesini Batılı bir ulus haline getirmeye çalıştı: Dini yalnızca kişisel bir konu haline getirip İslamiyet'in devletle olan ilgisini kesti. Sufi tarikatlar dağıtıldı ve yeraltına saklandılar; medreseler kapatıldı ve ulemanın resmi eğitimine son verildi.
Yayıncısı Falih Rıfkı Atay, Kemalizmi İslamiyet'in reformu olarak tanımlarken, dinin ibadet kuralları dışındaki bütün kurallarını iptal eden bir reform olduğunu söylemişti. Gerçekten de uygulamada böyle oldu. Türk Müslümanları ibadetlerini sürdürdüler ve Mustafa Kemal ne en yakın dostlarının ne de halkın özel ibadetlerine karıştı.
Reklam
Türk Tarihinin Ana Hatları adlı kitap, "Her durumda, hayatın, herhangi bir tabiat harici etkenin müdahalesi olmaksızın, dünya üzerinde tabii ve zaruri bir kimya ve fizik seyri neticesi olduğunu kabul etmek gerekir," görüşünü öne sürüyordu. Ne var ki, din önemli bir sosyal ve psikolojik olgudur ve evrim geçirir. Ama şimdi insanoğlunun kendi gücünü keşfetmesiyle, toplum doyumun ve güvenin kaynağı haline gelmiş ve insanlığın olgunluğa giden yolda ilerlemesinin temelini oluşturmuştur. 4 Mustafa Kemal'in yarattığı tarih, yurtiçindeki İslam görüşüyle ve dışardan gelen küçültücülüklerle çatışmanın oluşturduğu bir sonuçtu. Mustafa Kemal tarih anlayışının halkına özgüven duygusu vermenin yanı sıra, onları ülkenin İslamiyet-öncesi dönemlere ait kültür mirasını koruyacak, daha iyi ve daha bilgili insanlar haline getireceğini umuyordu. Belirli bir dereceye kadar bunun sağlandığı söylenebilir.
Gerileme döneminden itibaren kaybettiğimiz topraklarda İslamiyetin ve Türklüğün ne adı ne de izi kalmıştır. Daha dün elimizden çıkan Makedonya’da Zabit ve Kumandan İslam varlığına ve hayatına vurulan darbeleri hiç kalp gözümüzden uzaklaştırmayalım. Devletimizin resmî dini İslamiyet, Hristiyanlığın can düşmanıdır. Şu anda Müslümanlar geri kalmış durumdadırlar ve bundan sonra ortaya çıkacak bir hezimet, devletin ve Türk milletinin yok olması, adı sanının silinmesi demektir. Konu dışı olarak düşünülmemesi gereken bu uyarılardaki amacımız, subayları, gölgesinde yaşayabileceğimiz kutsal vatanımızın korunması adına yeniden fedakârlığa davettir.
İran'da konuşulan eski dilde değişiklikler olmuş ama yerini Arapça'ya bırakmamıştır. Ancak İslamiyet'in yayılmasıyla birlikte Arap harfleri kullanılmaya başlanmış, çok sayıda Arapça sözcük Farsça'ya geçmiştir. Farsça'nın başına gelenler, Türkçe'nin de başına gelmiştir. Ancak reformcu Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Türkçe'nin yazımında kullanılan Arap alfabesinin yerine yeni Latin alfabesini getirmiş ve böylece önemli bir kültürel değişimi gerçekleştirmiştir. Türk dil ailesinden dillerin konuşulduğu Sovyetler Birliği'nin bazı eski cumhuriyetlerinde de Türklerdeki durumun benzerine rastlanır.
Sayfa 10 - arkadaş yayıneviKitabı okudu
Mustafa Kemal, İstiklâl Harbi süresince belirli alanlara münhasır kalan Türkçülüğü tedricen öne çıkartacak, askeri zafer sonrasında ise egemen ideoloji haline getirecektir. Resmi organın yayın siyaseti de bu gelişmeyi yansıtmaktadır. Başlangıçta nadir görülen, Müslüman milliyetçisi analizler denizinde adacıklar halinde kalan Türklük vurguları,” tedricen ivme kazanmış; Besim Atalay ve İzzet Ulvi (Aykurt)'un Ergenekon efsanesi, Orhun yazıtları, eski Türk topluluklarında kadının sosyal konumu, Türklerin İslâmiyet öncesi dinleri benzeri konulardaki yazıları,* Rıza Nur'un Cahun'a atıflar yapan değerlendirmeleri,* Tunalı Hilmi'nin marşları, süreç içinde gazeteyi Türkçü bir iletişim aracına dönüştürmüştür.
Sayfa 524Kitabı okudu
Reklam
162 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.