Atatürk'ün Ortadoğuya Bakış açısı
Bazı yazarlar var, Mustafa Kemal' i tanımıyorlar. Mustafa Kemal' in, Ortadoğu' ya ve Araplara bakışını bilmiyorlar. Bizim bazı Kemalist yazarlar, Ortadoğu' ya daha eleştirel, tuhaf bakıyorlar. Atatürk' ün bize bıraktığı emanetten haberi yok bunların. 1937 yılında Meclis' te yapılmış, arşiv numaraları kayıtlı bir konuşmasında Mustafa Kemal, Ortadoğuya nasıl baktığını açıkça ortaya koyuyor.: "Arapların, Avrupa siyasetine nüfuz edemeyip, bu sözde istiklal kelimesine inandıkları ve bu uğurda Arap memleketlerini Avrupa emperyalizmine esir kıldıkları çok şayanı teessüftür.Arapların arasında mevcut olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse bizim kadar bilemez. Biz bir kaç sene Araplardan uzak kaldık fakat şimdi kendimize kafi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslamiyet' in mukaddes yerlerinin Musevilerin ve Hristiyanların nüfuzunun altına girmesine mani olacağız. Binaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki; buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz. Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslamiyet' e lakayt olmakla itham edildik, fakat bu ithamlara rağmen Peygamberin son arzusu yani mukaddes toprakların daima islam hakimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız. Cetlerimizin Selahattin idaresi altında uğrunda Hristiyanlarla mücadele ettikleri topraklarda, yabancı hakimiyet ve nüfuzunun bulunmasına müsaade etmeyecek kadar bugün Allah' ın inayetiyle kuvvetliyiz. Avrupa'nın bu mukaddes yerlere temellük etmek için atacağı ilk adımda, bütün İslam aleminin ayaklanıp icraata geçeceğine şüphemiz yoktur.
Sayfa 148 - Destek YayınlarıKitabı okudu
Altı yüz küsür yıllık tarihimizin, yükseliş ve refah dönemleri eski taarruz anlayışımızın yükselmesinin sonucudur. İslamiyeti yayma düşüncesinin birçok yerlerde boşlukta kuru bir yankı bırakarak sönmesi de, bu anlayıştan uzaklaşmamızın kötü sonuçlarındandır. Yaşamak için bu anlayış ruhumuzun, düşünce varlığımızın, çalışmalarımızın en birinci niteliği, en vazgeçilmez gıdası, en önemli dayanağı olmalıdır.
Sayfa 68 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Mustafa Kemal birçok devrim kararında Garpçılar gibi onun da fikirlerini izlemiştir (hukukta kadın erkek eşitliği, Türk'ün ve Türk vatandaşlığının tanı­mı, Türk dili ve tarihi tezleri, her vatandaşın bir soyadı alması gibi). Gökalp'a göre Gazi Mustafa Kemal, Türkçülük emellerini gerçekleş­tiren kahramandır (Heyd, 80). Taşbaskısı bir risalede Ziya Gökalp, kadınların tesettürünü ve hareme kapatılmasını yermiştir: "Tesettür ibtidai iştiyaklara [ilkel arzulara] ve çok eski içtimai müesseselere ka­dar uzanan bir adettir. Bu alışkanlığın hala devam etmesi Türk kadınlarına en büyük hakarettir" diyor (Heyd, 69). Duaların Türkçe okunmasını istemiş, Türklerin İslam öncesi din fikirlerini incelemiş, (Türk töresi); bir Türk İslamiyeti'nin varlığını kabul etmiştir. Milletin kendi sinesinde yaşayan ulusal kültür öğelerinin keşfi ve geliştirilme­siyle Türk kültürünün egemen olması fikri, Atatürk zamanında eğitim ve sanat alanlarında rehber olmuştur. Atatürk onun kültür ve mede­niyet ayrılığı ile sosyal gelişim teorilerini kabul etmemekle beraber, ona karşı derin bir saygı duymaktaydı.
Mustafa Kemal Paşa'yı bu sefer de kimlerin, nerelere götürmek istediği görülüyordu. Ben şu müdahalede bulunmak zorunda kaldım: "Eskiden beri dinler, aşağı yukarı bazı ilerleme adımlarına engel olmuştur. Fakat İslamiyet'in ilerlemeye engel olduğu iddiası, Avrupalı diplomatların uydurmasıdır. Bu meseleyi sonuna kadar tartışabilirim . Fakat tartışmaya tahammülü olmayan bir mesele varsa, o da din değiştirmek gayretidir. Bence Müslüman kalırsak mahvolmayız, tersine, yaşarız. Gerektiğinde müttefikler bularak yaşarız! Fakat din değiştirme oyunuyla birliğimizi ve selametimizi kırarak bizi mahvedebilirler!"
Sayfa 90 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
NATIONALIST, PATRIOT, RACIST farkları
İngilizce’ye nation, national ve nationalist olarak çevrilen Türkçe millet, milli ve milliyetçi terimleri hakkında birkaç şey söyleemek gerekir. Bu kelimeler, bağımsızlık savaşı boyunca ve sonrasında, milliyetçiden çok vatanperver, dışlayıcıdan çok bütünleştirici anlamlarda kullanılmışlardır. Bu terimler Anadolu’nun tüm İslâmî unsurlarını -Türkler’i, Kürtler’i, Çerkezler’i, Araplar’ı ve Lazlar’ı- kapsıyordu ve her birinin kendi benlikleri vardı; Mustafa Kemal, 1919’un ekim ayında, Misak-ı Milli’nin buna göre belirlendiğini belirtmişti. Dinleyicilerine, ‘Efendiler!’ diye başlayarak anlatmıştır, ‘Bu hudut sırf askeri mülahazat ile çizilmiş bir hudut değildir, hudud-ı millidir. Hudud-ı milli olmak üzere tespit edilmiştir. Fakat bu hudut dâhilinde tasavvur edilmesin ki, anasır-ı İslâmîye’den yalnız bir cins millet vardır. Bu hudut dâhilinde Türk vardır, Çerkez vardır ve anasır-ı saire-i İslâmîye vardır. İşte bu hudut memzuc bir halde yaşayan, bütün maksatlarını, bütün manasıyla tevhid etmiş olan kardeş milletlerin hudud-ı millisidir.
ULUSAL BAĞIMSIZLIK HAREKETİNİN DOĞUŞU Saray, İngiltere’nin de onayıyla Mustafa Kemal’i Anadolu’daki 9. Ordu’ya, mütareke sonrasında silah bırakmamış Osmanlı güçlerini silahtan arındırmak amacıyla müfettiş olarak atadı. İstanbul’dan deniz yoluyla ayrılarak modern Türk tarihindeki derinden sarsıcı bir olay olan İzmir’in Yunanlılar tarafından
Reklam
230 öğeden 191 ile 200 arasındakiler gösteriliyor.