Ünlü Alman Şair Goethe, Nerther adlı eserinde diyor ki; “Mesela insanlar kıra gezmeğe giderler ve dönüşte eğlendiklerine sevinirler. Halbuki onlar gezinti sırasında ayaklarının altında sayısız karınca öldürmüşlerdir. Bunu hiç fark etmez ve düşünmezler.
Sayfa 170 - Olympıa YayınlarıKitabı okudu
İzmit Basın Konferansı
Kürtlere özerklik verilmesi ile ilgili şüphesiz en açık belge Mustafa Kemal'in, Ismet Paşa ve ekibi Lozan'da ter dökerken, 14 Ocak-20 Şubat 1923 tarihleri arasındaki 35 günlük Batı Anadolu gezisi kapsamında, 16 Ocak akşamı başlayıp 17 Ocak sabahına kadar, Izmit Kasrı'na davet ettiği dönemin ünlü gazetecileriyle yaptığı basın toplantısının
Sayfa 169 - Literatür yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Celadet Bedirhan, yıllar sonra, Mustafa Kemal’e gönderdiği ünlü mektubunda, Türk milliyetçisi bir cemiyet olan Türk Ocakları’yla ilgili olarak, "size Türkçü yetiştirdiği kadar bize de Kürtçü yetiştiriyordu" diye yazıyordu. Diğer birçok tanıklık, 1910’ların egemen akımı olan Türk milliyetçiliğine karşı tepkilerin, aynı zamanda, Kürt milliyetçi duygularını beslediğini doğrulamaktadır.
Mustafa Kemal'in, 7 Subat 1923 tarihinde, Balıkesir'in Paşa Camii'nde yaptığı ünlü konuşması sırasında dinleyiciler arasında bulunan Kazım Karabekir'in konuya ilişkin tespiti şöyledir: "Gerek mutaassıp bir eda ile İslamcılığı ele alması ve gerekse siyasi bir fırka teşkiline ve onun başına geçmeye karar verdiğini ilan etmesi, bende şu kanaati tamamladı: Napolyon vaktiyle başkumandanlıktan (muhalif firka yapan bir diktatör başına neler gelecegini görür) fikrine dayanarak, nasıl bir fırka ile imparatorluğa çıktı ise, Şimdi de Mustafa Kemal Paşa, aynı suretle Başkumandanlıktan tek fırka ile -önlemekliğime rağmen- hilafet ve saltanatı almak mefkaresine yürüyecektir" Kazim Karabekir'in bir diğer tespiti ise şöyledir: "M. Kemal Paşa'nın (31/7/1921 tarihli) cevabındaki "Türkiye'nin başında Halife-yi Islam olacak ve bir hükümdar sultan bulunacaktır" kaydı beni düşündürdü. Istanbul, cumhuriyet yapiyorlar diye endişe ederek propaganda yapıyordu. Padişah ve taraftarları bundan ürküyorlardı. Benim bugün anladığım ise daha korkunçtu. O da M. Kemalin bir muzafferiyet neticesi, hilafet ve saltanati alması idi." Ali Fuat Cebesoy da, Kazım Karabekiri destekleyecek tarzda, başarıyla sonuçlanan Sakarya Savaşı sonrasında, "hakiki bir diktatörlük rejiminin Mustafa Kemal Paşa'nın riyaseti altında çok yakında geleceği"nden bahsedildiğini ifade eder.
Ölümünden bir müddet önce, o ünlü sözünü söylemişti: "Tanrı öldü." Söylenmesi kolay bir sözdü bu. Zor olan, "Bir Yaratıcı var" demekti. Çünkü "Tanrı öldü," demek, "Tanrı benim"; "Bir yaratıcı var" ise "Ben kendi adıma bir hiçim" anlamını içeriyordu. Bunu kabullenmek pek de kolay değildi. Nietzsche, kolay olanı, hem de çok kolay söyledi. Nefsi bundan haz alıyordu. Gerçekte iradesini nefsinin karşına koyamayacak kadar yüreksizdi.
Önsöz
Şüphesiz ki, İbn Arabî ve Mevlânâ tasavvuf tarihinin iki mümtaz sîmâsıdır. Her ikisi de 7h/13m. yüzyılda yaşamış ve biri (İbn Arabî) Şam'da, diğeri (Mevlânâ) ise Konya'da vefat etmiştir. İbn Arabî tasavvufî düşünce boyutunda bir timsâl iken, Mevlânâ ilâhî aşkı yaşama ve terennüm etmede bir zirve olarak kabul edilir. Bu iki büyük sûfînin bırakmış
Sayfa 11 - insan yayınlarıKitabı okudu
Reklam
1,000 öğeden 631 ile 640 arasındakiler gösteriliyor.