üç kere üç dokuz eder
bilirsin
birin karesi birdir
kare kökü de
bilirsin
"mutlu aşk yoktur"
bilirsin
ama baharda ya da dışarda
sonsuz göğün altında
aşkın aşkla çarpımı
nedendir bilinmez
garip bir biçimde
hep sonsuzdur
kare kökü de yoktur
(T. Uyar)
Sana hiç yazmadım ve şimdi çok zorlanıyorum. Bu dördüncü başlangıcım. İlkin sadece üç cümle yazabildim sana, sonrasında seni övdüğüm satırlar oldu, yırtıp attım o kağıdı da... Sen benim 13 yaşımın erkek kavramının en yücesi idin. Boyun o kadar uzundu ki, "baban kaç yaşında" dediklerinde, "90" dediğimi hiç unutmadım. Benimle
Roma İmparatoru ve filozof Marcus Aurelius, “Hepimizinki günübirlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok,” diye yazmış. İşte ünlü psikiyatr Irvin Yalom da bu sonsuz varoluşun küçük bir parçasını işgal eden günübirlik hayatları, yani bizi yazıyor… Yalom yıllarca üzerinde çalıştığı bu kısa hikâyelerde hastalarının mücadelelerini konu ettiği kadar kendi sarsıntılarını da anlatıyor ve iki önemli sorunun üzerine gidiyor: Kısa da olsa nasıl anlamlı bir yaşam sürüp her günün tadına varabiliriz? Ve kaçınılmaz son olan ölüm gerçekten ne ifade ediyor?
Öfke sorunu yaşayan bir kadın, her istediğine sahip ancak bir türlü mutlu olmayı bilmeyen bir iş adamı, insanın bu dünyadaki konumu üzerine düşünen ve bir yandan da kendi acısıyla başa çıkmaya çalışan yeni mezun bir psikolog… Irvin Yalom’un gerçek psikoterapi seanslarından derlediği bu hikâyeler, zorlukları ve tatlı anlarıyla yaşamı bir bütün olarak kabullenmeyi öğretirken aynı sayfaya her baktığınızda farklı şeyler görebileceğiniz bir başucu kitabı olduğunu kanıtlıyor. “Hepimiz bu hayatta bizi anlayacak birilerine ihtiyaç duyuyoruz, ancak öncesinde farkına varmamız gereken birçok şey var. Günübirlik Hayatlar kendimizi, insanları ve dünyayı anlamamız için bize lekesiz bir ayna tutuyor.”
Hepinizden nefret ediyorum ama tek başıma da canım sıkılıyor
Yozo babasının işinden dolayı küçük yaşta insan ilişkilerindeki sahteliğin çok yakın bir tanığı olmak zorunda kalmıştır. Bu durum tüm yaşamını etkilemiş, insanlığa güvenmeyi bırakın ondan korkunç derecede ürkmüştür. Hizmetkarlarla yaşadığı bir olay da bu durumu pekiştirmiştir. Bu olayı güvenmediği için ailesine bile anlatamamıştır.