Şüphesiz ki hepimiz bir anlam arayışındayız, yaşadığımız şeylere anlam katmaya, değer biçme meylindeyiz. Peki bunu ne kadar hayata geçirip, ve ne ölçüde başarılı oluyoruz? Yazar ısrarla hayatın anlamının bir acıda, mücadelede ve yaşamınızda sizi sarsan bir olayda mevcut olduğunu anlatmaktadır ki sonuna kadar haklıdır. Şöyle bir geriye dönüp
Saf mutluluk buymuş demek ki kendi emeğinle onca şeye rağmen hep çabalayarak kazanmak...
Bugün için bu sonuç için sonsuz teşekkürler Allah'ım🙏
Geriye dönüp baktığımda iyiki diyorum.
BU MUTLU ANIM BURDA KALSIN!!
Yaşadığım zorluklarda dönüp geleceğim yer bu ileti olacak.
' Doğduğum ve öleceğim için mutluyum, bu dünyada yaşama fırsatı bulduğum için şanslıyım. Bütün güzel müzikler, filmler ve kitaplar için minnettarım.
Mutlu sabahların yanı sıra mutsuz gecelere de; hayatın istediğim şekillerde değil, kendi istediği şekillerde gelmesine alışığım.
Hiçbir şey anlamadım hayattan. Tanrının varlığını da mantıklı buldum, yokluğunu da. Bir şeyler hissedebilmeyi sevdim, içinde yaşadığım bu çileli organizmayı sevdim.
Umarım yeniden doğarım. doğmazsam o sonsuz hicliği de sevmenin bir yolunu bulurum.
ağaçlar çok güzeldi, bir de kediler '
‘Yakarsa dünyayı garipler yakar’ ekolünün vakur temsilcisi Martin Eden’le tanışacağım için oldukça hevesli ve heyecanlı bir vaziyette açtım kitabın kapağını... Bu heves ve heyacan –dürüst olmam gerekirse- son sayfalara yaklaştıkça Martin Eden’le artık vedalaşacak ve onu hayatımdan çıkaracak olmanın hazzını besledi. Yangın hiç sönmedi kitap
"Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen..."
Belki de hayatım boyunca okuduğum en güzel eserlerden bir tanesi olabilir. Okurken bile gözlerimin dolduğunu, masallardaki gibi sonunun mutlu bitmesini beklerken hüsranla sonuçlanması beni çok kötü etkiledi. Bir kadının fazla sevmiş olmasının ardından getirdiği fedakârlığı, kendi benliğinden vazgeçebilecek kadar cesaretli olmasını, tek taraflı ilerleyen ilişkinin yaşattığı acıyı, üzüntüyü konu alan bu kitap eminim okuyan herkeste bir etki bırakacaktır.
YAŞ 5 Anne ve babamın birbirlerine bağırmalarının beni ne kadar korkuttuğunu öğrendim.
YAŞ 7 Meşrubat içerken gülersem içtiğimin burnumdan geleceğini öğrendim.
YAŞ 12 Bir şeyin değerini anlamanın en iyi yolunun bir süre ondan yoksun kalmak olduğunu öğrendim.
YAŞ 13 Annemle babamın el ele tutuşmalarının ve öpüşmelerinin beni daima mutlu ettiğini
Ahh Muazzez Akkaya hanımefendi ahh..Nasıl bir sevdadır bu yaşarken sonsuz olacak bir sevdaya düşmek..yaşarken ölmek..yaşarken kendini öteli görmek..Bir bakışın ölmem için yetecek diyebilmek..onu biraz daha görebilmek için karşı komşunun bahçesinde yok pahasına çalışabilmek..tatilini heba etmek..Olmayacağını, kazanamayacağını bildiğin bir savaşa
‘Yapmamayı tercih ediyorum’’
Kitabı satın alırken tezgahtarın bana söylediği cümle idi. Sonra karşılıklı muhabbet etmek amacıyla sordum ‘’beğendiğiniz bir eser sanırım? ‘’
‘’ Evet, çok beğendim, siz de beğeneceksiniz’’
‘’Neler kaldı aklınızda?’’ dedim.
Bu tanıtım cümlesini kitabı satarken söyleme gereği duyduysa, tercih etmeye karar