_Şeytanla anlaşmak, yani Nevrotik kişinin kendi benliğinden vazgeçmesi, ruhunu satmasına karşılık gelmektedir. Psikiyatride bunu "kişinin kendine yabancılaşması" olarak adlandırıyoruz. Tıpkı bellek kaybı ve kişiliksizleşmede olduğu gibi kişi, kimlik duygusunu yitirmiş, kendine aidiyeti kalmamıştır. Sanki bir sis bulutu icindeymiş gibi
Descartes’ın şüphe metodunu kullanarak oluşturduğu felsefesinin temelinde refleksif bilinç yer alır. Sırayla her şeyin doğruluğunu ve kesinliğini sınayan Descartes, son raddede açık seçikliğinden ve kesinliğinden emin olduğu bir şey bulur nihayet: düşünen ben. Ünlü “cogito ergo sum” (düşünüyorum, o halde varım) onun felsefesinin temel dayanağıdır.
Hayattaki en önemli şey belli bir şekilde hissetmektir.. Hayatınız iyi veya kötü nasıl giderse gitsin hiç fark etmez, hayat kaliteniz hissettiklerinizle alakalıdır..
"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
Bir de bu yandan bakmalı olaya.
Bir mutluluğu kendine çok görür, herşeyi almak/bulmam/sahip olmak mutluluk değildir bence. En ufak dokunuşlardir mutluluk. Ulaşılamayacak o reyting bombalarının peşinde koşmakta insanı mutlu etmez. Bir caydan bir kahveden bir simitten mutlu olan insanlar var bu dünya da. Aa! Ne guzel cicek deyipte gülümseyenlerde tutun da, bir kelebeğin kozasından çıkmasına kadar ilginç döngü var. Tebessüm edenlerden nefret edeniniz var mı bilmem. Ben yüzü gülen çokça da samimi insanlar gördüm. Samimiyetsizleri ne mi yapalım o zaman? Onları da öyle kabul edersek bir mutluluk daha koyariz cebimize/kalbimize nereye derseniz. Civciv, kedi yavrusu, tavşan, sincap; peluş bebek, minik arabalar, şekilli taşlar besbihler ; yağan yağmurdan sıcak hava da esintiden . Bakın ne kadar çok şey var.
En iyisi mi biz halimize şükredelim. Hastalar ne yapsın değil mi? Onlar da kefaret saysınlar efendim. Kıyamete kadar çekilecek ezadansa...
Saygı ve sevgilerimle...
Hele şu korkunç köpek sesleri eşliğinde yapılan avlara ne demeli? Neden bir köpeğin bir tavşanın peşinde koşması, bir köpeğin bir başka köpeğin peşinden koşmasından daha heyecanlı olsun ki? Her iki durum da aynıdır. Eğer kovalamaca sana mutluluk veriyorsa, her iki durumda da birisi kovalanıyor; ha tavşan, ha köpek. Yoksa ölüm mü; köpeğin tavşanı parçalamasını mı görmek istiyorsun? Halbuki köpeğin tavşanı, güçlünün zayıfı, vahşinin korkak ve zavallıyı, zalimin garibanı parçalaması, senin merhametini uyandırmalı.