"Günah her şeyden önce Tanrı'ya karşı değil kendimize karşı işlenir."
Dinler ve Tanrı olmasa dünyada kötülükler ve günahlar artar mı? Sonunda cezalandırılmayacağını düşünen insan bütün kötülük ve günahları kendisine mübah mı görür? Peki, dinler ve Tanrı kötülüklerin ve günahlarının önüne ne kadar geçebilmiştir?
1937 yılında Jung,
Üzerindekileri çıkar ve rahatlamaya bak… Hayır, hayır! Çıkar dediklerim elbiselerin değil hani şu ötekilerine karşı üzerine geçirdiğin roller bütününden bahsediyorum. Anlayışında bu kadar kıt olamaz, olmalı. Bu gece olmak istediklerimizden sıyrılıp çıplak oturacağız masaya. Ayrıca şu mutsuzluğunu, birde boyun büken yalnızlığını da eve gönder, pek
Çocukluğumuz…
Hani o okula ilk başladığımız zamanlar…
Öğretmen derste bize bir şeyler anlatmaya çalışırken pencereye kayan gözlerimiz ve ders vakti bomboş gözüken bahçede oynayan hayallerimiz… Teneffüs zili çaldığında kalabalığa yakalanmamak için depar atan bacaklarımız… Düştüğümüzde kanayan dizimize rağmen pes etmeyen inatçılığımız…
Ethan öfkeyle, «Tabii anlamazsınız hiç başınıza gelmedi ki.»
«İnsanlar yıkılmazlar, yani büyük şeylerle mücadele edebilirler. İnsanı öldüren şey kemirilmektir. İflas etmesi için sürekli dürtüklenir. Yavaş yavaş korkmaya başlar. Ben de korkuyorum. Long Island Elektrik Şirketi iflas edebilir. Ama benim karım elbise ister, çocuklarımın ayakkabı ve eğlenceye ihtiyaçları var. Ya okula gidemezlerse? Aylık faturaları, doktor, dişçi, bademcik ameliyatları masraflarını kim ödeyecek? Bir de hastalandığımı ve bu Allah'ın cezası kaldırımı süpüremediğimi düşünün Elbette anlayamazsınız. Yavaşça gelir cesaretinizi siler süpürür. Gelecek ayın buzdolabı taksitinden ötesini düşünmek elimde değil. İşimden nefret edi yorum ve kaybedeceğim diye de ödüm patlıyor. Bütün bunları nasıl anlayabilirsiniz?»
Ormana nasıl bağırırsan öyle yankı yapar. Bunu bize daha çocukken söylemişlerdi. Bunu zaten biliyoruz; ama buna inananlar yalnızca birkaç mutlu kişi. Çünkü inansak mutsuzluğumuzun yaratıcısı olduğumuzu anlamakla kalmaz, mutluluğumuzu da kendimiz yaratabiliriz.
Edebiyat içinde yüzdüm, eski, güzel ve mechule sığındım ve bir bakkal dükkanında tezgahtarlık yaparken kullanmanın imkansız olduğu bir yığın bilgiyi kazanmaya çalıştım.
Steinbeck'in Nobel Edebiyat Armağanı kazanmasında büyük rol oynayan 'Acı Hayat -- The Winter of Our Discontent' kitabı. Orjinal adından da farkedilebileceği gibi farklı isimlerde çevirileri var. Diğer çevirileri 'Kaygılarımızın Kışı' ya da 'Mutsuzluğumuzun Kışı' olarak bulabilirsiniz.
Kitabın içeriğine gelicek olursak;
Yazar bir yandan karı-koca arasındaki ilişkiden sımsıcak bir dille (hatta biraz ileri gidip romantik bile bulabiliriz kimine göre!) bahsederken anne-baba-çocuk ilişkileri üzerine hafif hafif değinip yormadan düşündürüyor.
Hiyerarşide alt tabakalarda olan insanların nasıl dışlandığına, maddi olarak güçlenen bir insanın kendisinin de nasıl güçlenebildiğine dair güzel göndermeleri var yazarın.
Bir küçük kasaba düzeninde ilerleyen roman bürokrat mekanizmasının da nasıl birbirine dayanarak bir çıkar şebekesi halinde çalıştığını göstermekte.
Toplumsal düzensizliklerle ekonomik baskıların el ele vererek bir kişiyi nasıl yozlaştırdığı üzerine etkin bir roman olmuş.
Son olarak; dili bazı bölümlerde zorlu olsa da genel anlamda etkileyici bulduğumu belirtmek isterim.
Acı HayatJohn Steinbeck · Altın Kitaplar · 19631,020 okunma