"Günah her şeyden önce Tanrı'ya karşı değil kendimize karşı işlenir."
Dinler ve Tanrı olmasa dünyada kötülükler ve günahlar artar mı? Sonunda cezalandırılmayacağını düşünen insan bütün kötülük ve günahları kendisine mübah mı görür? Peki, dinler ve Tanrı kötülüklerin ve günahlarının önüne ne kadar geçebilmiştir?
1937 yılında Jung,
175 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
"Günah her şeyden önce Tanrı'ya karşı değil kendimize karşı işlenir."
Dinler ve Tanrı olmasa dünyada kötülükler ve günahlar artar mı? Sonunda cezalandırılmayacağını düşünen insan bütün kötülük ve günahları kendisine mübah mı görür? Peki, dinler ve Tanrı kötülüklerin ve günahlarının önüne ne kadar geçebilmiştir?
1937 yılında Jung,
AŞK İNSANIN FELAKETİDİR...
Yalnızlıktan korktuğumuz için yanlış kalplerde sevgi arıyoruz. Halbuki yalnız olmak yanlış kalplerde sevgi aramaktan daha iyidir.
Hikayesi ve yazarın akıcı dili ile bir solukta okuyabileceğiniz sürükleyici bir kitap. Kitapta kendisini sevmek bir kenara dursun onu tanımayan birisine kör kütük aşık olan karakterimizin aşık olduğu adama gönderdiği veda mektubunu okuyoruz. Kitaptaki erkek karakterin kadın karakterin farkında bile olmaması, kadın karakterin ona daha çok bağlanmasına sebep oluyor. Kitap bir nevi günümüzdeki insan ilişkilerine de ışık tutmaktadır. Maalesef bizleri önemseyen insanların farkına varamıyoruz ya da göremiyoruz . Kendimizi değersiz hissettiren insanlara hak ettiklerinden daha fazla anlamlar yüklediğimiz için mutsuzluğumuzun da asıl sebebi kendimiziz. İnsanın başına gelebilecek en büyük felaketlerden birisi yanlış kişiye aşık olmaktır.
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022243,2bin okunma
·
Puan vermedi
Aydınlanma kitaplarından biri diyebiliriz. Kitabın ana fikri bir şeyi çok fazla dilememek ve buna çaba göstermemek. Bence farklı bir yaklaşım. 'Secret' tarzı kitaplardan okuduğumuz 'bir şeyi çok istersen olur' teorisini inkar ediyor. Açıkçası, 'Secret' bana zaten samimi gelmeyen bir kitap. Bu kitaptaki düşünceler ise daha realist ve elle tutulur, daha ikna edici. Hayatımıza dönüp baktığımızda, yüz yıllarca bize öğretilen 'Çalış, olacak' düşüncesi aslında tüm mutsuzluğumuzun sebebi. Kendimiz olmaktan çıkıyor, mükemmel olamadığımız için umutsuzluğa kapılıyoruz. Neden? Çünkü toplum bunu istiyor.
'Ne kadar çaresizce mutlu ve sevilmiş olmaya çalışırsan, o kadar yalnız ve korkmuş olursun (çevrenizde çok insan olmasına rağmen).
O kadar doğru ki.. Kitabı sevdim
Bu kitabı nasıl tarif edeceğimi nasıl aktarabileceğimi inanın bilmiyorum. Yazar, eserin hikayesi gibi teknik konular yerine hislerimden bahsetmek isterim. Öncelikle bir çocuk kitabı olarak geçen Ickabog’un asla bir yaşa veya bir kesime ait olduğunu düşünmüyorum. Kitabı okurken aslında her birimizin birer Kornukopyalı olabileceğimizi, bazen inançlarımızın nereye nasıl yönlendiğinin bizim elimizde olmadığını fakat yine elimizde olma imkanının bize bağlı olduğunu düşündüm durdum. Bu bir canavar öyküsü evet ama hangi biçimde bir canavarın öyküsü? Bizi biz yapan değerlerin, mutluluğumuzun,mutsuzluğumuzun,umudumuzun veya umutsuzluğumuzun sebebi ne ya da kim? Her bir sorunun cevabını size açık açık söylemeden, derinden hissettiren bir kitaptı. Büyük ya da küçük farketmeksizin her okurun kitaplığında bulunan kitaplardan olması dileğiyle
Mutlu Olmaya Dair Beyhude Çabalarımız
Mutlu Olma Sanatı kitabı, Eudaemonoloji perspektifinden ben ve ben olmayanın mutluluğumuz üzerindeki etkisini yüzümüze tokat gibi çarpıyor. Mutsuzluğumuzun sebebi kendimiz dışındaki olaylar mı, kendimiz miyiz? 53 sayfalık bir kitap olmasına karşın içeriği ve dipnotları ile belki 200ü aşkın sayfalık bir kitap okuyormuşcasına yoğun bir düşünce ve anlama sürecine giriyorsunuz. Bu okuma süreci bu zamana dek mutluluğa, kendinize, etrafınıza, başarmak istediklerinize ve hayata dair var olan bakış açınızı sarsıyor. Kadercilik bakış açısı ile bilinçaltına da göz kırpan yazar belli ki psikoloji dünyasının birçok ismini de etkilemiş. Eğer bu yönde bir ilginiz varsa okurken birçok kuramla özdeşleştirebileceğiniz satırlar bulacaksınız.
45 hayat kuralı ile mutluluğun aslında olabildiğince acı ve talihsizlikten kaçmak olduğunu ifade eden yazar, son hayat kuralı ile âdeta eseri özetliyor:
"Çoğu zaman sadece kader ve sahip olduklarımız hesaba katılsa da mutluluğumuz aslında kim olduğumuza, bizim bireyselliğimize bağlıdır."
Bu kitabı kitaplığımın rafından sık sık alıp altını çizdiğim yerler üzerine düşüneceğime eminim. Sizin de altını çizmenizi bekleyen cümleler var eminim. Keyifli okumalar dilerim.
