Mutsuzluğumuzun asıl sebebi ısrarla üzerini örttüğümüz, konuşmaktan kaçındığımız, inkâr edip yok saydığımız aile günahlarıydı, hikâyemizin karanlık ve kilitli odalarıydı. Her ailenin sırlarla ve günahlarla dolu kilitli bir odası vardır.
Bana kalırsa uğursuzluk diye bir şey yok; uğursuzluk insanların kötülüklerini sakladıkları koca bir maske, yalanlarla büyüttüğümüz sahte bir avuntu, suçu üzerine atmak için tutunduğumuz günah keçisi. Birbirimize karşı iyi, dürüst, sevgi dolu ve şefkatli olmayı başaramadık. Mutsuzluğumuzun asıl sebebi ısrarla üzeri-ni örttüğümüz, konuşmaktan kaçındığımız, inkâr edip yok saydı-ğımız aile günahlarıydı, hikâyemizin karanlık ve kilitli odalarıydı. Her ailenin sırlarla ve günahlarla dolu kilitli bir odası vardır.
Mutsuzluğumuzun asıl sebebi ısrarla üzerini örttüğümüz, konuşmaktan kaçındığımız, inkâr edip yok saydığımız aile günahlarıydı, hikâyemizin karanlık ve kilitli odalarıydı.
"Günah her şeyden önce Tanrı'ya karşı değil kendimize karşı işlenir."
Dinler ve Tanrı olmasa dünyada kötülükler ve günahlar artar mı? Sonunda cezalandırılmayacağını düşünen insan bütün kötülük ve günahları kendisine mübah mı görür? Peki, dinler ve Tanrı kötülüklerin ve günahlarının önüne ne kadar geçebilmiştir?
1937 yılında Jung,