Gerhard Warlich, bir çamaşırhanede yönetici olarak çalışmaktadır. Felsefe eğitimi almış biri olarak yaptığı işi sevmeyen, ancak, başka işlere yönelme konusunda da yeterli iç motivasyona sahip olmayan ana karakter, günlük yaşantısındaki her şeye kendince farklı anlamlar yüklemektedir. Bu yaklaşımından çoğunlukla mutsuz olmasına karşın, zaman zaman da mutluluk duymaktadır. Sıklıkla çocukluğuna dönen ve annesini her fırsatta anımsayan,
Sevgilisi Traudel ile birlikte yaşamakta olan karekterimiz, sevgilisinin çocuk yapma isteğiyle birlikte ilişkisine ve kendine hızla yabancılaşmaya başlamış, bu yabancılaşma beraberinde yalnızlığı da getirmeye başlamıştır. Traudel'in ;"İki kişiyken yalnız olmak istemiyorum" uyarıları da artık işe yaramamaktadır.
Sonunda, Warlich, terapi seanslarına katılmak üzere bir kliniktedir... Kitabı bitirdiğimde çok beğendiğimi düşündüm. Beğendiğim şey yazarın ayrıntılarda yakaladığı samimiyet ve bir insanın iç dünyasını okura aktarmaktaki başarısıydı. Yazarın dili, yer yer Kafka ve Camus'a da benzemekte bu nedenle de zihinlerde hoş bir okuma keyfi bırakmaktadır. Öneririm.