Şurası çok açık ki Atatürk cehalete düşmandı. Bu yüzden de eğitim onun için ön planda geliyordu. Neticede, Millî Mücadele'nin en zor günlerinde bir Eğitim Kongresi toplayan bir liderdir. Üstelik şartların daha çetin hale gelmesine rağmen bu kongreyi iptal etmemiştir. Az önce müzik talebelerini yurt dışına göndermesinden örnek verdik, devam
Neyse ki okul uzak bir mesafede de yürüyerek gitmiyoruz. Yoksa annem kesin her sabah benimle okula yürürdü. Bir yandan da yürümenin ne kadar sağlıklı bir aktivite olduğunu her sabah binbir örnekle anlatırdı. Bence arabada müzik dinlerken düşüncülere dalmak ruha yürümekten daha iyi geliyor ama annemle bu konuda da tartışmak anlamsız. O topa hiiiiç girmiyorum.
Reklam
Israil toplumu
...Eskenazlar genelde acik tenlidir ve yakin tarihteki kokleriyse Avrupa'ya dayanir. Sefaradlar Ibranice'de Ispanya anlamina gelen "Sepharad" ismini almislardir ve cogunlugu 1948 yilinda Israil'in kurulusunun ilan edilmesinden sonra Arap ulkelerinden gitmeye zorlanmis yuz binlerce Yahudi olusturur. Pek cougunun iyi egitimli olmasindan ve daha once yerlesmis olduklarindan Eskenazlar genelde elit kesmi olusturuyordu; devletin kurulusundan beri siyaset ve is haysti buyuk olcude onlarin hakimiyetindeydi. Son yillardaysa Sefaradlar nufuz bakimindan buyudu, dini partileri siklikla guc dengesini sagliyor ve bu sebeple koalisyon hukumetlerine davet ediliyorlar. Iki mezhep arasinda birkac pratik fark var ancak Ortadogulu ve Avrupali arkaplanlarinin etkiledigi kulturel ve siyasi farklar yuzunden mezhepler arasi evlilikler cok nadir olmasa da halen bir norm degildir. Kulture gelindigindeyse Sefaradlar hem muzik hem de yemek tercihlerinde daha Ortadoguluyken, Eskenazlarin beslenme duzenlerinin kokenleri Dogu Avrupa Yahudiligine gider.
Hoştu. Zarif t i. Müzikle bir dönüyordu. Dans etmenin ne olduğunu nereden öğrenmişti ki? Etienne'in bunu anlaması mümkün değildi. Müzik devam etti. Bu kez plağın uzunca çalmasına izin ver mişti. Anten hala takılıydı, belki de gökyüzüne bakan biri­ si onun belli belirsiz göründüğünü fa rk edebilirdi; tüm tavan arası da bir deniz fe nerini andırırcasına kor gibi parlıyordu muhtemelen. Ama mum ışığında, konçer t onun o tatlı ve hızlı akışında, Marie-Laure alt dudağını ısırdı ve yüzü Etienne'e kasaba surlarının ötesindeki bataklıkları hatırlatacak şekil­ de bir kere daha parladı. Kış aylarında, insana nice hayatlar yaşanmışçasına uzun gelen yılla r önce, ağabeyi ile birlikte gittikleri bu yerlerde, akşam karanlığı basmadan ve gökyüzü güneşi tam olarak yutmadan önce, sazlıklardan oluşan geniş toprak parçaları, kır m ızı renkli ışık havuzlar ı nı yakalarlar ve kor gibi yanarlardı. İşte, dedi, rakamların anlamı bu . . .
Alfa Dalgaları: Çoğunlukla kişinin uyanık ancak gevşemiş ve gözleri kapalı olduğu durumlarda izlenir. Genellikle arka lob kaynaklıdır. Gözler açılınca kaybolur. Hafif meditasyonda da izlenir. Zihinsel uyananlar alfa ritmini azaltır. Yoğun mental konsantrasyon, yorgunluk, problem çözme, stres, duygusal ve bedensel uyarılar ise alfa ritmini yok eder. Serotonin denileni mutluluk hormonunun bu dalga formu ile birlikte arttığı iddia edilmektedir. Derin nefes alıp verdiğimiz, gözlerimizi kapattığımız ve kendimize odaklandığımız anda alfa dalgaları artmaya başlar. Gevşeme ve yoğunlaşmış meditasyon durumlarında bu dalgalar teta dalgalarına dönüşür. Beyin dalgaları giderek yavaşlar ve tüm vücut dinlenmeye ve kendini onarmaya koyulur. Huzur ve iyilik hali bedeni kaplar, hafıza işlevleri güçlenir, hatırlama kolaylaşır. Müzik, odyovizyonel ve ritmsel uyarımlar, yoga, antidepresanlar, gevşeticiler, çeşitli teknolojik beyin dalgaları ile uyarılma alfa dalgalarını artırır. Alfa dalgaları ağrı ve huzursuzluk hissinin azalması ile ilişkilidir. Beyin kabuğu aktivitesi azalır; buna karşılık nöronlar arası bağlantılar, hafıza ve kelime tanıma gibi yetenekler güçlenir; kişi sakinleşir. Bu dalgalar aynı zamanda yerkürede doğal olarak var olan "Schumann Rezonansı" denilen elektromanyetik dalgalarla benzer frekansa sahiptir.
Reklam
Modern insan kendi hayal kırıklığının kurbanıdır (...) Ernest Becker
Bize, postmodemizmin, ne homojen bir oluşum ne de bilinçli bir şekilde yönlendirilen bir "hareket" olduğu söylenir. Bunun yerine, rekabet halindeki amaçları, tanımlanan ve sonuçları, farklı toplumsal ve dü­şünsel eğilimlerin ve güç saflarının birbirine yaklaştığı ve çarpıştığı bir uzam, bir "durum", bir "çıkmaz", bir
Sayfa 182 - Ayrıntı /Birinci basım 2007 - İngilizceden çeviren Nihal Demirkol (POST-'UN İVME KAZANMASI)
dünyada her şey bir düzen içinde olur
"… müzik yapıldığı zaman, kişiler arası ilişkiler düzelir, gözler parlak, kulaklar keskin olur. Kanın hareketi ve dolanımı sakinleşir. Görenekler değişir ve dünyada her şey bir düzen içinde olur. Müzik tonların bir verimidir. Kökeni diş etkenlerin beyine olan etkisidir. Neşeli sesler, ince ve yavaştır, ruha rahatlık verir. Sevinç dolu sesler yüksek ve dağılıcıdır. Öfkeli sesler korkunç ve kabadır. Saygı taşıyan sesler doğru ve gösterişsizdir. Sevgi gösteren sesler yumuşak ve ahenklidir. Ancak sesin bu altı özelliği doğal değildir, dış etkenlerin aracılığı ile meydana gelen etkilerdir. Müzik ahenkle süslenir, iyi ruhlara yönelir." ~Konfüçyüs
Avmlerde, plazalarda, mağazalarda kulakları dolduran müzik, reyonlar arası dolaşam ve markalara yönelen insanları mutlu ve bağımlı kılmak için işlevseldir
Son bir şarkı - 2210
Uzun bir zamanın sonunda kendisine görev olarak kodladığı listesi başarıyla tamamlanmıştı. Artık dünyadaki görevi sona eren Mekanik Başkan, son bir şarkı söylemek istiyordu. Geride bıraktığı, oldukça yoğun geçen bu tempoya kısa bir müzik arası vermişti…
Sayfa 187 - Mekanik başkanKitabı okudu
Reklam
Makam, Tonal Merkezler ve Tematik Bağlar
''Benim için makam denilen şey bir renktir sadece, elbette ben makamları on yedinci, on sekizinci yüzyıllardaki gibi kullanacak değilim. İstesem öyle de kullanabilirdim ama o zaman çeyrek sesler yüzünden batının bütün çalgıları elimin altından kaçıverirdi. Madem makam benim için sadece bir renk, bir araç, öyleyse ben onu batının tampere on iki ton sistemi içinde serbestçe kullanırım. Böylelikle bütün çalgılar, piyano elimin altına gelir. Eğer halk müziğimiz üzerinde çalışırsam, eski müziğimizi tahlil edip içime sindirirsem, bu teknikle hem memleketimizin müziğini yapmış olurum, hem de müziği evrensel potanın içine oturtmuş olabilirim.''
Sayfa 144 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Cinsel ilişkinin, kişiler arası ilişkide, tek, belki de en temel ve en önemli biçimi, "alış veriş"e kadınla erkeğin eşit oranda katıldığı; aşkın gösterilmesi ve kabul edilme­ sini sağlayan tek kanalın cinsel organlar olduğu ilişkidir. Sonuçta, en doyurucu ve sayısız kez yinelenebilir olan bir ilişkidir bu. En zevk ver i ci yazın ve müzik yapıtları bile, bu denli sürekli ve bu denli yinelenebilir değildir. Ama bu duyguları yücelten deneyim, yalnızca, cinsel ilişki sı­ rasında kadın ve erkeğin hiçbir sakınganlık göstenneksi­ zin, kişiliklerini gizlemeksizin, çocukça bağımlılıklardan ve korkulardan sıyrılmış olarak bir araya gelmeleri halin­ de yaşanabilir.
_Sümerler, Türk'tür. _Tarih 5500 yıl önce Sümer’de başlar. _Sümerce kesinlikle Türkçedir. Prof. Atakişi Kasım _MÖ 2400 yıllarına ait çivi yazılı belgelerde Türk adları bulundu. _Sümerce, Türk, Fin ve Macar dillerine akrabadır. Asurolog Jule Oppert _Atatürk demiş ki: Bırakın şu Asurları! Asurlar Arap cinsinden. Bu Sümeroloji olacak demiş.
_Hayat öylesine sürprizlerle doludur ki, sırtındaki küfeyi alır kiminden, elmasları yükler taş yerine. _Onların zırvalara inanmalarının sebebi, cahillikleri. _Sefil egolarının değer ölçüleriyle ölçüp, gerçeğe, güzele ve iyiye ağızlarından salyalar saçarak nutuk çekiyorlar. _Köle tiplerden oluşmuş hiçbir devlet yasayamaz. Köleden doğan yine köle
_Bir insanı hiç bir sebep yokken yüreğinizde sıcacık hissediyorsanız, işte bu, gerçek sevgidir. _Sevgi, etkin olarak, bir başka insanın içine girmektir. Bütünleşme sayesinde, kişi hem kendini bulur, hem de karşısındakini keşfeder. Böylelikle insanı çözmüş olur. _İnsan seviyorsa iki şeyi asla yapmaz. Aldatmaz ve ağlatmaz. Çünkü aldatmak
166 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.