Duyarlı bir insan, genellikle farkında olmadan, bir keman telinin odadaki tüm müzik tellerinin titreşimiyle kulağın algılayamayacağı kadar küçük oranda da olsa tınlaması gibi, çevresindeki insanların hislerini almayı öğrenir. Her başarılı aşık bunu içgüdüsel olarak bilir. Bu iyi terapistin temel -hatta tek temel- özelliğidir.
Herkes aşık olmanın ortak dilini bulup yazmaya çalışıyordu. Ama aslında bu kadar basitti işte: Birini öptüğünde salıncakta sallanır gibi hissediyorsan aşıksın.
Reklam
TakTak
Aşık olunca müzik anlam kazanıyor değil mi? Bunun, aşk hastalığının ilk işareti olduğu kanısındayım.
Aşk neydi?
“Evet, aşk neydi? Güllerin arasından esen bir rüzgar, yok yok kandaki sarı fosforlaşma. Aşk yaşlıların kalbini bile yerinden hoplatacak cehennem ateşi sıcaklığında bir müzik, akşam çökerken kocaman açan bir papatya ve bir dokunuşta, bir nefeste kapanan anemon çiçeğiydi.”
Mutluluk neydi?
Size ne verebilirdim? Sadece aşk. - Az bir şey mi? -dedim gözlerinin içine bakarak. - Az dostum, sizin için az, -diye konuşmasını sürdürdü. Sizin güzelliğiniz ve gençliğiniz var! Geceleri çoğu za­man mutluluktan uyuyamıyorum ve birlikte nasıl bir hayat süreceğimizi düşünüyorum. Ben çok şey gördüm geçirdim ve galiba mutluluk için neyin gerekli olduğunu buldum. İnsanlara alışkın olmadıkları iyilikleri yapmanın çok ko­lay olduğu ıssız köyümüzde sessiz, yalnız bir yaşam; sonra çalışma, faydalı bir çalışma; sonra dinlenme, doğa, kitap, müzik, yakınlık duyduğun bir insanı sevmek, işte benim en çok hayal ettiğim mutluluk bu. Bütün bunların üstüne sizin gibi bir dost, belki bir aile, yani bir insanın isteyebileceği şeylerin hepsi...
Sayfa 45 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Aşk üstü kapalı nasıl ifade edilir? :-)
Piyanoya doğru gidiyor­dum ki piyanoyu kilitleyip anahtarı cebine sakladı. - Şu keyifli halinizi bozmayın, -dedi,- dünyadaki her şeyden daha güzel bir müzik var şu anda ruhunuzda.
Sayfa 36 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
ölümsüzlük sanıldığı kadar güzel mi?
Transhümanistlerin bir gün ulaşmayı vadettiği gibi yüzyıllar boyunca yaşamayı ister miyiz, evet mi hayır mı? Hemen buracıkta belli bir "gerçek" ölümsüzlük türüne geçiş yapmak gerçekten hoşumuza gider miydi; ölümün sadece dışarıdan, cinayetle veya intiharla vuku bulduğu bir gerçeklik ister miydik? ... Böyle bir durumda, yani (neredeyse) ölümsüz olsaydık ne yapardık? Hala çalışmayı, fabrikaya veya büroya gitmek üzere erkenden kalkmayı ister miydik? Can sıkıntısı ve tembellik ele geçirmez miydi bizi? Onlarca yıl boyunca var olduğumuz bir hayatta hala yeni bir şey öğrenmek ister miydik? Hala büyük işler başarmak, kendimizi kendimizi mükemmelleştirmeye devam etmek ister miydik? Aşk hikayelerimiz bezdirici bir hal almaz mıydı? Çocuk sahibi olmayı hala diler miydik ya da bunu yapabilir miydik? Sonu olmayan bir kitabın, filmin veya müzik parçasının hiçbir anlamı olmazdı; aynı şey kral Uruk'un insanlık tarihinin ilk yazılı kitabında ne pahasına olursa olsun fethetmek istediği "sonsuz yaşam" için de geçerli mi peki?
"Müzik insanların en derin özlemlerinin sistemli dışavurumuydu..."
“ Kadının yeri elbette evi değildir, kocasının dizinin dibi değildir, kadının yeri şenliğidir, şölenidir, gülüşüdür, kahkahasıdır. Kadının yeri sesidir, şarkısı, türküsü, tangosudur. Kadının yeri saçlarıdır, sokaktır, dünyadır, doğadır, özgürlüktür, aşktır. Aşk özgürleşir çünkü. Tutku özgürleştirir. Ses özgürleştirir, gülmek, kahkaha atmak özgürleştirir, dans, müzik, şarkı özgürleştirir. “
“Bu aletin ismi ney’dir” dedim. “Başka müzik aletlerine benzemez. Sesi, derin bir iç çekiştir. Sevdiğinden ayrılanların iç çekişi…”
Sayfa 296Kitabı okudu
Reklam
Aşk işte, nelere kadir...
Bir müzik parçasının tamamını ezberlemek eskiden bana olanaksız görünürdü; şimdi ise onun dinleye­ceğini, belki de öveceğini bilerek bir pasajı arka arkaya kırk kez çalıyordum, zavallı Katya kulaklarına pamuk tıkasa da ben bundan hiç sıkılmıyordum. Eskiden de çaldığım sonat­lar şimdi bambaşka bir müzikal etki bırakıyor ve tamamen farklı, çok daha güzel çıkıyordu parmaklarımdan...
Sayfa 18 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Müzik aşkı besliyorsa, çalın çalın. Gözü doysun, iştahtan kesilsin, Şu aşk bitsin, tükensin..
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
ötüken yayınevi
Aşk neydi? Güllerin arasından esen bir rüzgâr… Aşk yaşlıları kalbini bile yerinden hoplatan cehennem ateşi sıcaklığında bir müzik, akşam çökerken kocaman açan bir papatya ve bir dokunuşta, bir nefeste kapanan anemon çiçeğiydi.
"Çocuk çiçek ve müzik Bir de aşk Bir de dostluk ve kavga olsun sözlerin."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.