...hiç biri bilinen yerlere ve insanlara ait olmayan hayallerin uzaklığı ve bulanıklığı içinde onu dinlesin.
Ve mahzun. Mahzun da değil, belki birbirine düşman bir çok arzuların çarpışmasından doğan bir arzusuzluğun verdiği o istikâmet buhranı, o kararsızlık, o sıkıntı gittikçe içini karartmaya başlamıştı. Aradı. Hiçbir şey istemiyordu: Ne babasını görmek, ne piyano çalmak, ne Samim’le konuşmak, ne Paris, ne İstanbul, ne aşk, ne flört, ne tuvalet, ne sinema, ne dans... Yalnız, evet, hafif bir müzik, bir Valse de Chopin, sade piyanoda, fakat kendisi çalmasın, bir divana uzansın, gözlerini yumsun, hiç biri bilinen yerlere ve insanlara ait olmayan hayallerin uzaklığı ve bulanıklığı içinde onu dinlesin.
19 Mayıs; çağdaş insan demek...
19 Mayıs; peçesiz, çarşafsız, türbansız, külahsız, cüppesiz modern toplum demek...
19 Mayıs; özgür kadın demek...
19 Mayıs; kul olmayan erkek demek...
19 Mayıs; sesi çıkan gençler, sorusu olan çocuklar demek...
19 Mayıs; modern eğitim demek...
19 Mayıs; şeyhsiz, şıhsız, dergâhsız, medresesiz, tarikatsız, fetvasız laik devlet demek...
19 Mayıs; medeni hukuk demek...
19 Mayıs; müspet bilim, ilim demek...
19 Mayıs; uyanış demek...
19 Mayıs; özgüven demek...
19 Mayıs; dans demek...
19 Mayıs; şarkı demek...
19 Mayıs; müzik demek...