Sonra sarıldı bana. Başını göğsüme dayayıp biraz ağladı. Her şey sessiz bir film gibiydi. Sadece müzik vardı, duyulan. Gerisi sağırlar için bir tiyatro… Kim kimi duymuştu ki zaten, bugüne kadar? Kim kimin çığlıklarına koşmuştu ki? Komşularının hıçkırıklarını duymazdan gelen insanların kaderinde sessizce ağlamak vardı. Dünyada yardım istenecek kimse yoktu. Hiçbir zaman da olmamıştı. Gönüllü yardım kuruluşları doyuruyordu belki birkaç yüz bin kişiyi, ama duyabiliyor muydu, karnını bayat yemeklerle doldurduğu insanların haykırışlarını?.. Ben de okşadım Anita’nın kısa saçlarını. Alnına değdirdim dudaklarımı. Ve devam etti dansına, kaldığı yerden. Gece insanlarının ayini devam etti, kaybolmuşluğun kahkahaya karıştığı loş ışıkta…Anita’nın gözyaşları yanaklarında, kendi etrafında dönerek dans ederken kendi rüzgârından kurumuştu. “Ben ağlamam” dedim kendime. “Kurutamam gözyaşlarımı çünkü. Başlarsam duramam diye ağlamam. Bütün damarlarım, kemiklerim çıkar gözpınarlarımdan. Geriye tek bir derim kalır…”
Sen Gittiğinde. Birinci kitap Mia'nın ağzından, ikinci kitap Adam'ın ağzından anlatılıyor. Her iki kitapta da geçmişe dönüşler oluyor. Bu kitapta daha fazlaydı, maalesef ki ben geçmiş okumayı çok sevmediğim için benim için güzel özelliklerden değil. Tabi ki bu durum kitaba 9 puan vermeme bir engel teşkil etmiyor :)
Mia, anne-babası ve kardeşiyle birlikte araba kazası geçiriyor. Bir tek Mia sağ kalıyor. Bu kitap da Mia'nın 'yaşama tutunmayı mı' seçeceğini yoksa 'ailem ölmüşken neden ben yaşayayım ki deyip savaşmaya son vermeyi mi' seçeceğini okuyoruz.
Beni etkileyen bir kitaptı. Özellikle #91653351 kısmında bir anda duygulandım. Bu arada Adam, Mia'nın erkek arkadaşı ve müzik grubu var.
Tavsiye ettiğimi belirtmeme gerek yok sanırım, iyi okumalar.
Eğer YaşarsamGayle Forman · Pegasus Yayınları · 20131,837 okunma
Tenin sinmiş yastığıma
Dün gece terk etmeden önce
İçimde bıraktığın acıyla
Kokunla uyudum bu gece
Pembe bir mezarlık gördüm rüyamda
Aşık cesetler şekerden tabutta
Gezinirken ciğerim doldu bir anda
Çürük çilek kokusuyla
Yazarı Hikmet Anıl Öztekin’e benzettiğim doğrudur. İkisi de Aşk ve Din temalı kitaplar yazıp bu iki unsurun nasıl birleştiğini kanıtlıyorlar aslında. Daha yazarın kitabın başında söyledikleri takdire şayan, bırakıyorum buraya. (Bu Hızlı Resim olayına da iyi alıştım he)
i.hizliresim.com/A1aOaB.png
Böyle değerli kitapların için, bu değerli
Ne kadar karamsarlık dolu duygu varsa bu eserde toplanmış yahu. Moralim bozuldu resmen. Ölüm Korkusu ve İntihar dışında çok az şey düşünen Stefan Zweig bu kitabında da aşk, melankoli ve mutsuzluk üçgenine hapsediyor bizleri. Kapalı bir şekilde cinsellik de içeren bir öykü olduğunu ekleyelim.
Erika Ewald kendisine ders veren müzik hocasına aşıktır ve bu aşkı da kendi içinde yaşayarak adeta kendine eziyet çektirmektedir. Aşkına karşılık bulamadığında da büyük bir öfke ve hırsa kapılır. Gerisi intikam üzerine yazılmış satırlar. Hatta satırlar demişken bir konuya değinmek istiyorum. Cümle cümle gidersek çok güzel sözler var yani gerçekten alıntı karmaşası yaşatırız burada ama gelin görün ki bir bütün halinde pek de zayıf kalıyor eser. İyi okumalar dilerim..