Ağır bir "dini anlayış" eleştirisi
Evrendeki yaratılmış tek şey gibi "Anlam" Orada bir yaratık tüm tarihi barut ve kandan Hem de kutsallar var, haç, hilal ve yedi kollu şamdan gibi Birçok savaş bu yüzden ve neresiyle anlar dini?! youtu.be/lEoBILDynqY
İstanbul Radyosu'nun ilk sanatçı kadrosunda yer alan Neyzen Tevfik, yaşadığı dönemin aykırısıdır.
Reklam
Aynı aktarmacı tutum, heykel sanatında da gözlenmektedir. İsa'nın IV. yüzyılda yapılmış ilk tasvirlerinden biri, bu açıdan ilginçtir: "Burada, sonraki ikonografinin bizi alıştırdığı sakallı İsa figürü yerine, özsaygılı Yunan düşünürlerini andıran Aziz Petrus ile Aziz Paulus arasında, onu tahtına oturmuş güzel bir delikanlı olarak görüyoruz. Ayrıca, bu betimleme ile putatapıcı helenistik sanatın yöntemleri arasında bulunan sıkı ilişkiyi bize anımsatan bir ayrıntı var: Heykelci, İsa’nın göklerin egemeni olduğunu belirtmek için, onun ayaklarını, eski gökler tanrısının sırtladığı koca bir gökkubbenin üstüne bastırıyor."
Tülay German - Burçak Tarlası (1964)
youtu.be/kMqEDm49lNA 2 - 3 Eylül 1964 yılında Yugoslavya’da düzenlenen “10. Balkan Melodileri Festivali”ne, Balkan ülkeleriyle birlikte Türkiye de katılır. Tülay German, Erol Büyükburç ve Tanju Okan ülkemizi temsil ederler. Bu yarışma Türkiye müzik tarihi için çok önemlidir, zira ilk kez anonim bir halk türküsü, batı enstrümanları ile çalınmıştır. Tülay German’ın seslendirdiği Burçak Tarlası şarkısı yarışmadaki başarısından sonra 1964 yılında 45’lik plak şeklinde piyasaya sunulur ve çok popüler olur. Bu şarkı, Türkiye’de Anadolu Rock/Anadolu Pop dönemini başlatması açışından tarihi bir önem taşımaktadır. Şarkının kaynağı olan Burçak Tarlası türküsünün konusu ise şöyledir. Tokat - Niksar’ın bir köyünden İstanbul’a askerlik yapmaya gelen bir genç adam, İstanbul’da yaşayan bir şehirli kadına aşık olur ve ona köylerinde bulunan çiftlik ve tarlaların büyüklüğünden, çok zengin olduklarından bahsederek gözünü boyar. Kadın ise adamın zenginlik vaatlerinin etkisi altında, ailesinin izni olmamasına rağmen, köye gelin olarak gider. Ama köyde hayallerini kurduğu ortamı bulamaz. Kandırılmıştır. Bu türküde bedbaht kadının, yeni hayatında karşılaştığı zorluklar ve karşılaştığı adaletsizlikler karşısındaki isyanı anlatılmaktadır.
"hatırat-ı musikiyye-i hulya-perverânesi" (hayalleri besleyen müzik hatıraları)
Stephan Hawking'in 1000kitap.com/kitap/zamanin-k... adlı kitabını okurken arka planda çalması durumunda müzik-kitap uyumunu iki katına çıkaracak bir eser için aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz :) youtube.com/watch?v=Qq50Dtk...
Reklam
Yeri gelmişken, sonsuzluğa mahkûm edilen Uçan Hollandalı’nın sözünü etmeden geçemeyeceğim. Selim, küçükken, önceleri bu adamı Hollanda Hava Yolları sanıyormuş. Sonraları, Saffet Korkmaz’ın (Bak: mısra 315) etkisiyle müzik elbette klasik müzik kültürünü ilerletince, bu sefer de Yarasa Opereti ile karıştırmaya başlamış adamı. (Bak: Die Flaedermaus
Sayfa 155 - İTHAF VE MUKADDİME, Mısra 11: Kelime ve yalnızlık...
Bizi kurtaracak Tanrı olmadığına göre, yalnızca sanat, müzik, bir vazgeçiş öğretisi ve sevgi bize bir huzur ölçüsü verebilir.
Sayfa 441 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
592 syf.
·
Not rated
Öncelikle şunu belirtmek isterim. Kitabı elinize aldığınızda tek düze bir olay anlatımı okuyacağınızı sakın düşünmeyin. Birbirinden farklı gibi görünen ama aslında birbiriyle bağlı konular öyle güzel bir kurgu ile örgülenmiş ki sıradan bir okumadan fazlası sizi bekliyor. Okurken karakterlerinin isimlerinin bile titizlikle seçildiğini hissediyorsunuz. Dipnotlar ile kitap da anlatılanlar sağlam temeller üzerine oturtulmuş. Bölüm başlarında ki müzik önerileri ile zenginleştirilmiş. İnsanlık tarihi, dinler tarihi, yakın tarih, devletler arası oynanan oyunlar, azim, çalışmak ve zafer... Her satırı titizlikle kaleme alınmış, her detay belgelenmiş, altını çizeceğiniz cümlelerle dolu sayfalar arasında güzel bir yolculuk. Yalnız   sonuna gelince biraz üzüldüm. "Yani bitti mi?" "Acaba kitabın sayfalarımı eksik?" diye düşündüm. Kısaca tadı damağımda kaldı.
Gör Beni
Gör BeniAkilah Azra Kohen · Everest Yayınları · 202017k okunma
Bir ikisi dışında, Eski İngilizce şiirleri hangi ozanların, hangi tarihlerde yazdıkları bilinmez. "Gleeman " ya da "Scop" denilen bu ozanlar, ya kendilerinin ya da başka birinin yarattığı şiiri, bir müzik aletinin eşliğinde şarkı gibi söylerlerdi. Çağımızın İngilizcesi'nde "neşe" ya da "sevinç" anlamına gelen "glee" sözcüğü eskiden "müzik" anlamına geldiğine göre, "gleeman"i "müzik adamı" ya da "müzik yapan " diye çevirebiliriz. "Scop" ise Eski lngilizcede "ozan" demekti. Scop'lar söyledikleri şiiri genellikle kendileri ürettikleri için, hem sanatları, hem de toplumdaki konumları açısından gleeman'lerden üstün sayılırlardı. Bu ozanlardan kimileri gezgindi; kimileri de, özellikle scop'lar, bir saraya ya da bir soylunun şatosuna bağlıydı. Şiirlerin yazılı metinleri bulunmadığından, yetenekli ozanlar bunları istedikleri gibi değiştirebilirler, beğenmedikleri parçaları atabilirler, akıllarına estikçe eklemeler yapabilirlerdi.
Sayfa 19 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.