"Sen Ahmed ü Mahmûd ü Muhammedsin efendim Hak’dan bize Sultân-ı müeyyedsin efendim." (Naat-ı şerif/ Şeyh Galib)
Reklam
Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine'nin şerhi kısmı...
Şiir, ya bedduadır ya da duadır demiş Necatigil. Sezai Karakoç'un şiiri baştan sona bir duadır. Hem de kabul edilmiş bir dua. Mutlaka olmak isterim / Gün doğmadan Şehzadebaşı'nda. Böyle diyor şiirinde. Gün doğumu mahşerdir. Gecedeyiz şimdi. O güne orada doğmak istiyor. Ahirete orada uyanmak. Bir duadır bu. Kabul edildiğine Allah hepimizi şahit kıldı. Bazı şiirler şairin vefatıyla şerh edilir. Vuzuha kavuşur. Sonraki zamanlarda da onun kapısını aşındırdık arkadaşlarla. Orada susarak, üstadın ağzından dökülecek kelama dikkatimizi vererek çok şey öğrendik. Bir keresinde "Efendim sizin Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine şiiriniz naat yarışmalarında okunuyor, hatta onu okuyanlar birinci oluyor," dediğimde gülümsemişti. Bildiğimi anlamıştı. Anlattı. Şiirin inzal sebebini. O şiirin konusu, hikâyesi bambaşkaydı. Sürgün ülke olan ümmet coğrafyası, yani Mekke, yani Kudüs, Üsküp, Yemen, Bosna, Bağdat hepsi başkentler başkenti İstanbul'a sesleniyordu. Senden ümit kesmem diyorlardı, göğsünde merhamet adlı çınar vardır. Çınar başlı başına Osmanlı idi, halifeydi, tarihti. Yeniden dirilişin şiiriydi bu. Bu gözle okunduğunda şiir, yerli yerine oturuyor, orada o eski hür günlerin hasreti çağıldıyordu.
Sayfa 33 - SEZAİ KARAKOÇ ÖZEL Said Yavuz / VedaKitabı okudu
"Önce akşam namazı cemaatle eda edilir, daha sonra yemek yenir, kahve içilir, yatsıya kadar sohbet edilir, vakit girince yatsı namazı da cemaatle kılınırdı. Mahmud Kemal Bey, rezil ve nefsinin peşine düşen kimselerle asla ülfet etmezdi. Dini ve ahlâkı bozuk kişiler onun meclisinde bulunamazdı. Kadim bir adet olarak çay, meclis ehline büyük bardaklarla ikram edilirdi. Meclis sona ereceği zaman çoğunlukla durak, naat, ilahi ve hafızların adedine göre bir veya birkaç aşr-ı şerif tilavetiyle kulaklar hamd ü sena ile süslenirdi. Ahmed Tevfik Bey ihlasla beliğâne dua eyler, huzurdakiler âmin buyururdu. Daha sonra sohbet, 'hitamuhu misk' makamında güzel sözle nihayete erer, meclisteki herkes dağılırdı. Semti uzak olanlar kalır ve ikrama mazhar olurlardı. Her hâli şeriata muvafik, sünnete mutabık olan iman ehlinin ameli budur. O sohbet meclisinin Kemal'i, konağı da hakikatte bir nevi Allah rızası için misafirlerini ağırlayan feyizli bir dergahtı. Kimsenin meclisinde böyle güzel bir gelenek görmedim."
Enes

Enes

@enesbir
·
11 November 2023 14:02
İlim Ehlinin Toplandığı Yerdi
İbnülemin'in mühim bir hususiyeti de babasından tevarüs eden sohbet geleneğini hayatının sonuna kadar bu konakta sürdürmesidir. Hatta konak, Darü'l-Kemal olarak nitelendirilmiş, âdeta İbnülemin Mahmud Kemal'le özdeşleşmişti. Konaktaki sohbet meclislerinin müdavimlerinden olan Hüseyin Vassaf Efendi, her hafta cuma ve pazar günleri icra edilen dinî, ilmî ve edebî sohbet geleneğini kısaca şöyle ifade ediyor:
NAAT
Ey hayat rengini sazendelik sanan Yırtlaz kalabalık! Dinleyin bendeki kırgın ikindiyi, Hepiniz kulak verin.
hazret-i ömer olsa ağzımı yüzümü dağıtırdı iftar sonrası çay ve sigaralardan hazret-i ali kale bile almazdı şu bitirme tezini bir evsizle çorba içecek kadar cesur olmadığım duyulsa ensar kız vermezdi medineli çocuklar tebessümler fırlatırdı nefsim kanayana dek tenimi ilk gazvede bırakıp kurtulmak belki bakışlarıma mescidin kumları bile fazla bir
Reklam
NAAT
Biz bu dünyadan nereye Göçelim, ya MUHAMMED? Yeryüzünde, riya, inkar, hıyanet Altın devrini yaşıyor.. Diller, sayfalar, satırlar "Ebu Leheb öldü"diyorlar: Ebu Leheb ölmedi, ya MUHAMMED; Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor!
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.