Sezaı karakoç denildiği zaman birçoğumuzun aklına ilk 'Monna Rosa' gelir. Bana sorsalar bende öyle söylerdim, taa ki bu kitabını okuyana kadar. Üç bölümden oluşan şiirler geçidi; Şahdamar-Körfez-Sesler.
Çiçek gibi şiirler... Içim içime sığmadı okurken. Bu nasıl naiflik bu nasıl içtenlik.. Meğerse en çok sevdiğim şiirleri, hep karşımıza çıkan dizeleri bu kitabın parçalarıymışlar.
Insanın yüreğine dokunan bir yanı var şiirlerin, içini sızlatan,maziye daldıran ve hayal kurduran..
Sezaı Karakoç kalemi olunca fazla söze gerek kalmıyor zaten, akıp gidiyor mısralar yürek denizinde!
"Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı
Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum Gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın Ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum..."
Kitapla ve umutla kalın dostlar, keyifli okumalar..