Boratav ise savunmasında Atsız için şunları söylemektedir: Nihal Atsız'ın Cumhuriyet prensiplerine aykırı düşüncelerinin sadece fanteziden ibaret olmadığı, üniversite yıllarından sonra yavaş yavaş anlaşılıyordu. Nihal, etrafındakilerden ya tam bir alakasızlık ya da tam bir inkıyat görmeye alışmıştı. Ben, herhalde, onun karşısında münakaşa etmeye
Andrew Mango'nun bu eserini, Atatürk'ün hayatıyla ilgili en başarılı biyografilerden biri olarak duymuştum. Ben bir 'en' belirleyecek kadar biyografi okumadım ama oldukça beğendiğimi söyleyebilirim. Bunda baş etken yazarın son derece objektif yaklaşımıdır. Kitabin her yerinde yazarın bir bilim insanı yaklaşımıyla konuyu ele aldığını görebiliyoruz.
Padişah lll.Selim(Latin Harfleri ile yazan kız kardeşi Hatice Sultandır) - Ahmet Cevdet Paşa - Mehmet Tahir Münif Paşa – Kılıçzade Hakkı - Mustafa Celalettin Paşa - Namık Kemal(Arap harflerinin ıslahı taraftarıdır) - Celal Nuri İleri - Enver Paşa – Sultan ll.Abdülhamit(Latin alfabesine gecmeyi dile getiren ilk ve tek padişahtır) - Ziya Gökalp
Kurtuluş savaşı henüz başlıyordu. Ordu yoktu ve her taraftan vatanın bağrına giren düşmanlara karşı ancak gönüllü çetelerle savaş yapılıyordu. Mebuslar arasında bile, dövüşü göze alan, fakat ümitsizlikten kurtulamayanlar vardı.
Bir gün Büyük Millet Meclisi'nde vatanın kurtulması için neler yapılması lazım geldiği hakkında heyecanlı konuşmalar oluyordu. Mebuslardan biri, sözlerini büyük vatan şairi Namık Kemal’in şu beyiti ile bitirdi: "Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini, yoğimiş kurtaracak bahtı kara maderini."
En büyük ve korkunç düşmanın ümitsizlik olduğunu pek iyi bilen Atatürk bu beyitin iki kelimesini değiştirerek, fakat veznini de bozmaksızın sert ve sarsılmayan bir sesle şu cevabı verdi:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini, bulunur kurtaracak bahtı kara maderini!"