- Bey, nereye savuşuyorsun? - Eyvah, uyandın mı? - Ah, ne insafsızsın Bey, yine usulca sıvışacaksın.
Reklam
"- Anne, biz bugün ne yiyeceğiz? - Ziftin pekini... Kocakarı baygın baygın geğirerek: - Ziftin pekini mi? Onu da bulamayız kızım, şimdi kim bilir okkası kaçadır?"
"Ağlama… Ağlama kimsede merhamet kalmadı. Üç dört saat dilendin, eline yetmiş para koydular. Bir tiyatro şanosu üstünde göbek atsaydın yedi yüz kuruş kazanırdın. Halkı eğlendirmeli, aldatmalı, ziyana, günâha sokmalı ki ceplerin dolsun. Efendi ahir zaman oldu... ahir zaman... şimdi günâh işlemeden kimsenin karnı doymuyor. Gazetecisi, bakkalı, çakkalı, tüccarı, bulgurcusu hep öyle yapmadılar mı? Neler vâdettiler bak sonra bizi ne hale getirdiler... Onlar alyon oldular biz dilenci... Herkes nesi para ederse onu satıyor.” ~H.R. Gürpınar, Namusla Açlık Meselesi~
Sayfa 54 - Tarih Vakfı Yurt YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ağlama, kimsede merhamet kalmadı. Üç dört saat dilendin, eline yetmiş para koydular. Bir tiyatro şanosu üstünde göbek ataydın yedi yüz kuruş kazanırdın. Halkı eğlendirmeli, aldatmalı; ziyana, günaha sokmalı ki ceplerin dolsun. Efendi, ahir zaman oldu. Ahir zaman… Şimdi günah işlemeden kimsenin karnı doymuyor. (…) Herkes nesi para ederse onu satıyor. Damadımız, oğlumuz kalmadı. Sen kazanamazsın, ben çalışamam. Kızlarım da para getirmezlerse açlıktan ölürüz.
Önce kendine güveniş, Sonra tam bir direniş... Bütün mucizeler işte bu iki güzel huydan doğar.
Cenabı Hak, huzurunda inançla titreyen ruhun dileğini geri döndürmez. Kalplerimizi bu kutsal titremeye kadar yükseltmeliyiz.
Tehlikenin büyüklüğü ruhumuzu sarsarsa kudretimizin on kat üstünde mucizelere atılır, Allah'ın yardımıyla başarırız.
Reklam
Şimdi kutsal vatanın bağrında ateş tütüyor. Düşman her yere od (ateş) koymuş.
... hangi şeyi memleketin bütçesine, gerçek ihtiyacına, sağduyuya uydurarak yaptılar?
Unutulmaktan pek çok korktuğu için her söz arasına varlığını sıkıştırmak çaresini bulur.
Hiç unutamadığı bir gerçek vardı. Her günün geçim ihtiyacı...