Sanki dünya, dünya değil bir ölüm tarlası, ölüm üreten, ölüm saçan bir makine...
Sayfa 37 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
“Edebiyat ve şiirin görevi insan olduğumuzu bize hatırlatmaktır" diyor. Czeslaw Milosz
zaman yüreklerimizde kederli izler bırakarak, birçok şeyi yitirip götürmüştü.
Efsaneye göre Cihangir Hanlığının genç Prensi Salim Şah, bir gün raksını görüp hayran kaldığı Anarkali isimli genç ve güzel rakkaseye âşık olur. Zaman geçer ve Prens Salim Şah gönlünü çelen bu güzel rakkase ile evlenmek ister ancak ülkesinin kuralları buna izin vermez. Bir prensin halktan bir kızla evlenmesi, hele ki bir rakkase ile evlenmesi
Her şeyden önce dilimi, Benim için çok kutsal olan varlığımı, Albert Camus'un deyimiyle ana yurdumu kaybettim!..
Reklam
Kendinizi dünyadan uzaklaşmış hissedersiniz...
"Diyarbakır'a uzunca bir süre baktın, kendi kendine, "Kürdün acılı tarihîne tanık olan bu şehr-i muazzam, Kürdün mutluluğuna da tanık olacaktır" dedin....."
"Tellerimin bin dili, dilin bin kalbi ve her kalbin bir deryası var..."
Ben paylaşırken utandım ..Şükürler olsun ki zihniyetin ırkından deyilim.
5 Mayıs 1924 tarihli Vakit gazetesinde yayınlanan şu çok kısa cümle herşeyi çok iyi anlatmaktadır: "Türkün süngüsünün göründüğü yerde Kürt sorunu yoktur ... " Bu politikanın çok acı sonuçları ortada; yirmiden fazla Kürt ayaklanması, onbinlerce insanın ölümü, yüzlerce idam sehpası, yüzlerce köy ve yerleşim biriminin yıkılması, kin ve nefretin kök salması , yüreklerin kararması, karanlığın, korku ve vahşetin egemenliği , uçurumların derinleşmesi, müzmin bir huzursuzluk, devamlı bir teyakkuz, durmadan kanayan bir yara .
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.