Tanrıdan beni değiştirmesini diliyorum.
Konuşursam gösteriş yapmak istediğimi sanıyorlar, susarsam gülünç buluyorlar beni, karşılık verirsem kaba kızı oluyorum; akıllıca bir şey ortaya atsam sinsi, yorulsam miskin, yemekte bir lokma fazla bir şey yedim mi de bencil sayılıyorum, aptal, budala, korkak, kurnaz ne kılıklara sokmuyorlar ki beni! Bütün gün kendimin ne çekilmez bir çocuk olduğunu dinlemekten bir hal oldum, ciddiye almaz gibi görünüyor, içime atıyorum üzüntümü. Yoksa nasıl üzgünüm, bilemezsin. Tanrıdan beni değiştirmesin diliyorum, nolur başka türlü bir insan olayım da bari herkesin öfkesini üstüme çekmeyeyim.
Tura
Asıl iyi ki var olan onlar, kabul et bunu diyor içim. Onlar da olmasa sen ne olursun ki, hiç olursun, hiç kimsesiz bir hiç, onlar iyi ki varlar da sen varsın böylece. . kendim için var mıyım yok muyum? . Zaten niye umutlanmıştım ki? İnsan hayatının bir yerinde hayatına bir bakar ve anlar, anlamıyorsa aptaldır, ben aptal değilim ama yine de
Reklam
_Hayat, sürprizlerle dolu bir kumardır ve hayatın ne olduğunu sadece kumarbazlar bilir. _Eğer cesur değilsen samimi olamazsın, sevemezsin, güvenemezsin, gerçeğin peşine düşemezsin. O yüzden önce cesaret gelir. Ve diğer her şey onu izler. _Risk al. Belirsizlik deme; merak de. Güvencesizlik deme; özgürlük de. Bu güvencesizlik, hayatın
Gürültüler ve ayak sesleri başlamıştı. Rozovskiy tiz sesiyle bağırıyor ve ağlıyordu. Sonra koridorun kapısı giderek uzaklaşan seslerle şangırdamaya başladı ve ortalık sessizleşti... Evet. Böylece astılar onları. İple boğdular ikisini de. İdamı gören başka bir nöbetçi bana Lozinskiy’in direnmediğini, ama Rozovskiy’in uzun süre debelendiğini, darağacına sürükleyerek götürdüklerini, ipi boynuna zorla geçirdiklerini anlattı. Evet. Bu nöbetçi biraz aptal bir delikanlıydı. ‘Beyim, bana korkunç olduğunu söylemişlerdi. Hiç de korkunç değil. Asılır asılmaz, sadece iki kere şöyle omuzlarını oynattılar –omuzların nasıl kasılarak yukarı kalkıp indiğini göstermişti–, sonra cellat, ilmekler daha iyi sıkışsın diye ipi çekti, o kadar: Sonra titremediler bile.’ Hiç de korkunç değil,” diye nöbetçinin sözlerini yineleyen Krılstov, gülümsemek istiyordu ama gülümsemek yerine hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı. Bundan sonra ağır ağır soluk alarak ve boğazında düğümlenen hıçkırıkları yutarak uzun zaman hiçbir şey söylemedi. Sakinleşince: “O günden sonra devrimci oldum. Evet,” dedi ve hikâyesini kısaca anlatıp bitirdi.
İş bankası yayınlarıKitabı okudu
Sabahleyin gece koyun olup da kesilmiş de sabahına tekrar kuzu olarak doğmuşum gibi uyandım. Beni kesene de, kesilme sebebime de, son anda gözümün önünde parlayan bıçağa da, yan devrildiğimde baktığım ve yalnız mıyım değil miyim anlayamadığım gökyüzüne de, hiç üzerime eğilip bu hali örtmeye, dallarıyla kasabı kırbaçlamaya çalışmayan, sadece üstümde uzanan ağaçlara da bir hıncım yoktu. Dedim ya, bir kuzu olarak uyanmıştım. Ağzıma bir yeşillik koyup hafiften de aşağı sarkıtasım geldi. Keşke kat kat yünlerinin arası bitlerle dolu ama bununla dertlenmeyen melül bakışlı bir koyun annem olsaydı da hangimiz daha safız bilemeseydik. Bir kuzu nasıl hareket ederse yataktan öyle doğruldum. Melememek için kendimi zor tuttum. Bir kahve içip biraz gazetelere bakınca bu halim gitti. Halimin gidişini yolcu eder gibi oldum. İrice bir kuzu, aptal olduğunu, sıkıcı olduğunu düşünenden uzaklaşıyordu. Buna tam razı değildim ama gidişe de mani olmadım. Hafifçe arkasından baktım. Ruhumun bir halinin arkasından baktım. Başımı çevirince yeni geleni de görmüş oldum: Koyunu beğenmeyen Abdurrahman Çelebi.
Karan gözlerini kısarak, "Çok fazla düşünüyorsun," dedi ve bakışlarını tekrar yola çevirdi. "Şu an benim nasıl olduğum değil, senin nasıl olduğun önemli." "Benim bencil bir insan olmamı mı bekliyorsun?" "Doğru," dedi gülerek. "Bana ne demiştin? Sencil oldum, demiştin... Değil mi?" Tüm o hislerin yarattığı enkaz olmama rağmen yanaklarımın ısındığını hissederek gözlerimi kaçırdım. "Çok aptalca davranıyorsun," diye fısıldadım. "Biliyor musun, söz konusu sen olduğunda ben bile aptal bir adam olabiliyormuş."
Sayfa 55 - Dokuz yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Nə deməyimizdən və etməyimizdən asılı olmayaraq, əxlaq həmişə hardasa bizim tərcümeyi-halımızda otlayır.
Ən yaxşı şəraitdə yaşadıqları halda uğursuzluğa düçar olmuş bəxtsiz insanlar var. Onlara kəşmirdən kostyum geyindirsən də bomja oxşayacaqlar; milyonları olsa da borca girəcək, iki metr boyları ilə pis basketbolçu olacaqlar.
Bu dünyanın bədbəxtliyi ondadır ki, hərə özünə görə haqlıdır...
O artıq dəfələrlə əmin olmuşdu ki, "intellekt" sözü daim tam cəfəngiyyatı gözəl və dürüst ifadə edib inandırıcı şəkildə təqdim etmək bacarığıdır, insan ağlı isə öz yolunu o qədər azıb ki, bəzən qatı intellektual olmaqdansa, debil olmaq yaxşıdır. Ağıl öz sahibinə bədbəxt, tənha və yoxsul edir.
Reklam
Həyat çeklər və kredit kartları ilə qidalanan vəhşi heyvandır.
Mən idiotluğa səyahətin mütləq ağlın himninə çevriləcəyini çox gözəl bilirəm. Bu mənim balaca şəxsi odisseyam olacaq: saysız sınaqlardan və təhlükəli macəralardan sonra mən yenə "Beləliklə"yə qayıdacağam.
Ağıl yaxşıdır, amma xoşbəxtlik daha yaxşıdır...
Əyyaşlara həmişə mərhəmət göstərir, onları müalicə, edir, hörmətlə yanaşırlar, onlar insanların qay­ğı­sı, həkimlərin diqqəti ilə əhatə olunur. Ancaq ağıllı adam­lara rəhm etmək heç kəsin ağlına gəlmir.
186 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.