"Bu sabah uyandım, kalkıp yüzümü yıkadım ve birden, bu dünyada her şey apaydınlık göründü bana... Nasıl yaşamak gerektiğini biliyorum artık. Sevgili İvan Romaniç, her şeyi biliyorum. Insan emek harcamalıdır. Kim olursa olsun, öylesine çalışmalıdır ki terler aksın yüzünden. Yaşamın anlamı, amacı, mutluluk, coşku, sevinç, bundadır sadece... Ne güzel bir şey, şafakla birlikte kalkıp da sokakta taş kıran bir işçi olmak, ya da bir çoban, ya da çocukları eğiten bir öğretmen, ya da bir demiryolu makinisti... Tanrım, insan olmak şurada dursun, çalış da öküz ol istersen; saat on ikide kalkıp yatakta kahvesini içen, sonra da iki saat süsüyle püsüyle, giyim kuşamıyla uğraşan bir kadın olacağına, sıradan bir beygir ol daha iyi... Of, ne korkunç bir şey bu! Hani sıcak havalarda insan kimi kez dayanılmaz bir susuzluk duyar ya, işte öylesine bir çalışma susuzluğuyla kavruluyor içim. Sabahları erkenden kalkıp da çalışmaya koyulmazsam, dostluğunuzu esirgeyin benden İvan Romaniç!"
Sayfa 5 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Nasıl kavruluyor içim. Kendime ondan bakıyorum. Onun baktığı yerden bakıyorum halime, usanmadan, çıldırarak. Gördükçe kendimi, eriyip toprağa sızmak istiyorum. Tutulmak bu işte: Bin olası gözle görmek kendini. Ve zalimleştirdiğin gözlerle bakıp kendine, artık olmamayı istemek. Olmamayı dilenmeye vardırmak işi. Fakat… Fakat taş olmaya, taş gibi olmaya gelirse sıra, yaşdaşlarım kadar ben de bilirim bunu. Öyle bir katılaşırım ki, hiç bir acı uğrayamaz yanıma. Bir taşın çıldırtan sabrını taşırım ben de. Sıra taş olmaya, taş gibi olmaya gelirse yani… Bakın işte, meydan okuyorum yine. Ama biliyorum ki, tutuluşa zaten dahildir, hem de en dahildir öfke.
Ya şimdi? Bütün hikmeti varoluşumun, yüzyılların biriktirdiği bilgi, nasıl da bir hiç oldu şu biçimsiz kumtaşına tutuluşumun yanında. Nasıl kavruluyor içim. Kendime ondan bakıyorum. Onun baktığı yerden bakıyorum halime, usanmadan, çıldırarak. Gördükçe kendimi, eriyip toprağa sızmak istiyorum. Tutulmak bu işte: Bin olası gözle görmek kendini. Ve zalimleştirdiğin gözlerle bakıp kendine, artık olmamayı istemek. Olmamayı dilenmeye vardırmak işi.
Nasıl kavruluyor içim. Kendime ondan bakıyorum. Onun baktığı yerden bakıyorum halime; usanmadan, çıldırarak. Gördükçe kendimi eriyip toprağa sızmak istiyorum. Tutulmak bu işte: bin olası gözle görmek kendini. Ve zalimleştirdiğin gözlerle bakıp kendine artık olmamayı istemek.
Sayfa 105 - EverestKitabı okudu
Nasıl içim kavruluyor bilseniz. Ben böyle hayal etmemiştim hiçbir şeyi.
Reklam
nasıl kavruluyor içim. kendime ondan bakıyorum. onun baktığı yerden bakıyorum halime, usanmadan, çıldırarak. gördükçe kendimi, eriyip toprağa sızmak istiyorum. ve zalimleştirdiğin gözlerle bakıp kendine, artık olmamayı istemek
Bir kız var aga, içim gidiyor. Her gördüğüm de muhteşem bir gülüşü var, yaşam dolu bir kız içine çekiyor adeta sanki bir kara delik gibi yada sıfır gibi yutan bir eleman. Sanki bambaşka bir çağdayız gibi ne yazacağımı bilmiyorum, konuya nasıl gireceğimi bilmiyorum ne yazılır ne anlatılır da senin herkesten farklı olduğunu düşündürebilirsin ona bilmiyorum. Bilinmezlikler içinde kavruluyor, yanıyor, tutuşuyorum. Bir gamzesi var sanki sadece onda varmış gibi. Dokunsam tüm güzelliği bozulacak gibi ama dokunmazsam ben bozulacağım gibi. Hani hangi çağ bilmiyorum ama bir çağda insanlar duygularını kolayca dile getiremez elleri ayakları birbirine dolanırmış da ne yapacağını bilemezmiş ya öyleyim işte şuan. Ne yapacağımı nereye gideceğimi bilmiyorum.
20 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.