"Evimizde kalabalık bir cemaatle Kadir Gecesi'ni ihya ediyorduk.
Hamal Yusuf ağabey;
-Kurbanlar ben şu odada Kur'an okuyacağım. Sabah namaz vakti gelince bana seslenin, diyerek yan odaya geçti.
Aradan birkaç saat geçtikten sonra, namaz için Yusuf ağabeyi çağırayım, diye yan odaya gittim. Gittim ki, ne göreyim Allah'ım?
Sehpanın üzerinde Kur'an-ı Kerim, yasin suresi açık bir vaziyette. Yusuf ağabeyin başı üzerine düşmüş, orada rahmetli olmuş.
Aman Allah'ım! O tablo karşında titredim, üreperdim, kendimden geçtim.
O mübarek gecede , duaların kabul olduğu bir vakitte, hem de Yasin suresine okuyarak ruhunu teslim etmek!
BU NE MÜTHİŞ BİR SON. BU İNANILMAZ BİR ÖLÜM. BU NE YÜCE BİR MAKAM RABBİM!"
Ben, ben değil
Sen, sen al
Sana versin iyilikler, güzellikler,
Bana kalsın bütün kötülükler,
Bütün güzellikler senin olsun!
Kötülükleri bana bırak, kalsın!
Hz Sıddık'ın sözleri kulaklarımda
Rabbim, at beni cehennemine,
1) İmanın hakkını ver.
Bilerek ve içini doldurmaya hazır olarak ‘lailaheillellah’ demek gerekir. İman edip, kâfirler gibi yaşamak olmaz. Şirk, nifak gibi tehlikelerden korunmuş olduğuna dikkat et. İslam’ı bütün olarak kabul edip yaşadığımız zaman hakiki Müslüman oluruz.
Elbette eksiğimiz olur; eksiklerimizden ötürü Rabbimizin affına sığınır,
"Dünyada nasıl yaşarsan öyle ölürsün der, Keles'te köyün yaşlıları. Nesiller boyu söylenegelmiş bir kapanış cümlesidir bu. Bir düğün ya da cenaze için bir Araya geldiklerinde ya da cami çıkışında, bayram ziyaretlerinin sonunda, akşam oturmalarından kalkarken, sözün bitimi hep bu cümleyle olur. Ölüm kelimesini sadece bu cümlenin içinde kullanırlar. Çünkü Keles halkı ölüm yerine “kuş uçtu.” der. Kişinin ruhunun ölümden sonra kelebek ya da kuş olduğuna inanırlar. Ruh bedeni terk ederken bir ses çıkarır. İşte o ses, kuşun ilk kanat çırpışıdır. Ölmek bu yüzden uçmak, uçup gitmektir. "