Bahri

Bahri
@nasreddin
"Artık yaşayacak bir şey kalmadı Sulhi Bey. Bundan sonraki günleriniz hatırlamakla geçecek."
45 okur puanı
Eylül 2017 tarihinde katıldı
Bahri
Bir kitabı okumaya başladı
Şeker Portakalı
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos
9/10 · 229bin okunma
Reklam
Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra.
Sayfa 198
Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir.
Sayfa 176

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sanırım, konudan hiç ayrılmadan konuşanlardan hoşlanmıyorum.
Sayfa 172
Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir.
Sayfa 23
Reklam
198 syf.
·
Puan vermedi
Çavdar Tarlasında Çocuklar
Çavdar Tarlasında ÇocuklarJ. D. Salinger
6.6/10 · 58,9bin okunma
Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazan o kerteye varıyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve safadan, lezzet ve şehvetten bir alem kurup, keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı. Oysa Uzun İhsan Efendi, Dünya’nın şahidi olmanın gerçek bir ibadet olduğunu sık sık söylerdi. Her insan şu ya da bu şekilde dünyayı okumalıydı. Kuran’ın kendisi peygamberin dünyayı nasıl okuduğuna bir örnekti ve onun ardında giden herkes, dünyayı onun gibi okuyup şahadetlerini yazmalı ve bunları başkalarına aktarmalıydı. Dünyaya şahit olmanın yolu ise maceranın kendisinden başka bir şey değildi. Yaşanılanlar, görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için büyük bir nimetti. Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu Dünya’nın şahidi olmaktı.
Sayfa 90
238 syf.
8/10 puan verdi
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar
8.6/10 · 48bin okunma
Yitmenin ve yitirmenin sızılı coşkusunu duydum, Nazlı'yla yolculuğumuzun -yoldaşlığımızın- ardından böyle bir ruh haline kapılmıştım en son: Vardık ki artık yokuz. Ne müthiş bir şeydi bunu hissetmek, hissedebilmek ve bu öyle bir histi ki tek başına yaşandığında hep eksikti -o yüzden "vardım ki artık yokum," değil, "vardık ki artık yokuz"-, bunu insan yanındakine söylemeli, bu duygunun onu da kederle coşturduğunu sezerek, birlikte mırıldanmalılar, "Vardık ki artık yokuz," başlarını sallamalılar çok hafif, hak vermeliler, takdir etmeli, edilmeliler, dalıp gitmeliler kim bilir nerelere, o dalgınlığın içinde mırıltısı işitilmeli yeniden, "Vardık ki artık yokuz." Başkalarını da duyup eşlik etmeli. Bir döngü, bir dönüşüm, yokluğun da yeniden varlığa evrilebileceğini bilmek zamanında nasıl mümkün olmuşsa, gene öyle. Kederle sevinç el ele, durup dururken, yalnızken, yokluklara, boşluklara kahrolurken çoğaldığını hissetmenin şaşırtıcı iç huzuru. Yoklukla sonsuzluğun bıçak sırtı yakınlığını sezmek, iki ucunda olmak aynı anda, iki uç arasındaki her şeyin bir parçası duymak kendini, her şeyi kendi parçan bilmek. Ben de mırıl mırıl seslenmek istedim "vardık ki artık yokuz" türküsünü mahallemin (evet ya, mahallemin) insanlarına geveze sığırcıklarına akşamüstünün, kedilerine ve köpeklerine, onlar duymazdan gelirse sokak lambasının pırpırındaki börtü böceğe, döküntü binalara, önlerindeki parlak arabalara, çere çöpe, küncüden ufağına, hızla yaklaşan kedere, iç sıkıntılarına ev içlerinin.
Sayfa 240
Geçmişe merak yeni bir hastalık değil bende! Seviştikten sonra sarılmış birbirimizin gözlerinin içine bakarken, ya da tenha bir parkta arada öpüşüp koklaşarak havadan sudan, şundan bundan konuştuğumuzda, çocukken, ergenken onu tanımamış olmamın sızısını duyardım, onun o yaşlarını görmemiş, bilmemiş olmak büyük, telafi edilemez bir eksiklik gibi görünürdü. Biraz da bunun etkisi vardı sözü o yıllara getirip durmamda. Eskilerden bir şey anlattığımda onu da geçmişimin içine alabilirmişim hissine kapılırdım -belki o zaman gerçekten geçip giderdi geçmiş.
Sayfa 234
Reklam
"Abi, neye karşı savaşıyorsa insan," diyebilirim, "onu çoğaltıyor."
Sayfa 231
Birinin bittiği yerden mi başlıyor öbürü, nihayetinde tek bir hikaye mi hepsi?
Sayfa 146
Başka bir benliğim olduğuna kendimi inandırmam gerekiyordu; o çalışkan, hiçbir işten kaçmayan, azimli, zorluklarla boğuşmaya her an hazır, gülmesini, eğlenmesini, kiminle ne konuşacağını bilen adamdan ibaret değildim. Bütün bunlara kaptırıp gitmemek için bir set oluşturuyordum, ama o setin öbür yanındaki parçam da hükmetmemeliydi bana. Onunla da varacağımız bir yer yoktu, bir denge kurmuştum kendimce. Gideceği yere kadar gider diyordum, (Kendime daha çok güveniyormuşum demek) Başarının neden olduğu böyle bir yanılgı var -bunun yanılgı olduğu o yaşlarda kavranmıyor genellikle- bir yerde bir şeyleri başardığını düşündükçe her alanda, her yerde ipleri elinde tutabileceğini, oralarda da başarılı olacağını sanıyorsun, oysa daha çok geçmişteki başarısızlık ve yenilgileri görmezden gelmeyi başarmış oluyorsun sadece.
Sayfa 143
Boş kalırsam eksik parçamı hissedebilirdim, galiba bundan kaçıyordum, iyi kötü bir denge tutturmuş gibiydim, bozulursa ne yapacağımı bilemiyordum. Ya çıkıp geziyordum iş arkadaşlarımla ya da evde kitaplara veriyordum kendimi. Bu okuduklarımın ne işe yarayacağını bilmiyordum. Okuduklarımı tartışacağım biriyle yollarımın kesişme ihtimali yok gibiydi. Şehirde bir yerlerde bunları okuyanların bir araya geldikleri yerler vardı mutlaka, buralardan söz edilen yazılar, gazete haberleri gözüme ilişiyordu. Onların yanında işteki gibi olamazdım, bunu seziyordum, paranteze aldığım eksik parçam ona uygun gördüğüm köşede durmaz, kendisini göstermek isterdi. Saçmalıklar karşısında daha tahammülsüz olurdum orada, işteyken gülüp geçtiklerim, birinin kendisini çok önemsemesi, hava atanlar, hasbelkader bir konuda kendisini yetiştirmiş, sonrasında da bildiklerini başkalarını hor görmek için kullananlar ummadığım kadar artırabilirdi tepemi. Muhtemelen sakladığım yerde durmasını istediğim yanım öne çıkmaz, isyan etmek, kavga çıkarmak için atılmazdı, ama bu kez de kendi içimde kaldıramayacağım bir gerilimi, benzerlerimden uzak durma çabamı.
Sayfa 142
Bazı olaylarınsa öncesi, sonrası var, kendisi yok -gibi. Defterin boş sayfalarından birine "Eylül'le güzel günlerimiz" diye bir başlık atamam mesela, olmadığından değil, ama duygusu kalmamış o yılların, dolduramam altını.
Sayfa 135
462 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.