Dalgın mıydı, çok mu dikkatliydi bilemedim, sabahları karşılaştığım başka insanlardan farklıydı gene de -belki de kuruyorum, bu yapayalnızlığın içinde günler geçtikçe her şeyi kurduğumdan kuşkulanır oldum, peşinden eskiden böyle değil miydi? diye soruyorum.
Kımıltısızlaşıp öyle sessizce kalakaldığımda Eylül, ne düşündüğümü, dalıp nereye gittiğimi sorardı önceleri, cevap alamadıkça ya da verdiğim cevaplardaki üstünkörülüğün farkına vardıkça vazgeçti.
Gene de nadiren geçmişten bir an gelip kavrayıveriyor beni, çekilir gibi oluyorum, ama peşinden o hatırladığım anda da bir şeyler hatırlıyor olduğum geliyor aklıma. Üç zaman üst üste çakışıyor, hangisinde olduğumu karıştıracak denli geçebilsem ya kendimden; o da olmuyor. Hızla değişiyor hatırladıklarım, ben miyim hatırlayan, çocukluğunu hatırlayan genç miyim, hepsinden bihaber çocuk mu? Hepsinden bir parça, hiçbiri değilim. Ayrıntıların karışıp karışmadığından, bir hatıradan öbürüne sıçrayıp sıçramadıklarından emin olabiliyorum.
Gidenler, benden de bir şeyi sessizce sökerek alıp gitmişlerdi; yokluklarının farkındaydım, geride kalan boşluğun da, ama eksilen neydi, nasıl tamamlanırdı, bilmiyordum.