Alev Alatlı ile dostluğumuz çok eskiye, 1990’lı yıllara dayanır. İlerleyen yılların perçinlediği samimiyetin etkisiyle sohbetlerimizin çoğunu onun mutfağında yaparız. Bu arada Alev Hanım gerçekten çok iyi yemek yapar. Bu vesileyle Funda’nın Mutfak Rehberi isimli kitabını da okurlara tavsiye ederim. Bir taraftan ev ahalisinin ihtiyaçlarına göre
Oltadaki Balık Türkiye
M.Emin Değer
Oltadaki Balık Türkiye, güzel Ülkemizin Atatürk’ten sonra, herhangi bir siyasi parti ayrımı gözetmeksizin, siyasetçi ve devlet adamlarımız tarafından, gerek ABD ile gerekse NATO ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde, emperyalizmin ağına düşürüldüğümüzü anlatan kendi tarihsel gerçekliğimizin kitabı.
İlk
Dışişleri Bakanlığımız ve diplomatlarımız elbette farkındadır, ama halk olarak bizim de görmemiz gereken bir başka şey de şu: İran'ın, Rusya'nın ve Türkiye'nin Suriye'yle ilgili öncelikleri birbirinden oldukça farklı. Özellikle İran'la Rusya arasında, bütün yakın görüntülerine rağmen, Suriye konusunda kıyasıya bir rekabet var. Ama her iki ülke de diplomasi sanatında epey inceldiklerinden, bu rekabeti ustaca götürüyorlar. Türkiye'yle ilişkilerinde de bu ustalık görülüyor. ABD-NATO çizgisi rekabet ve kıskançlığı düşmanlık boyutuna taşırken, İran-Rusya cephesinde yüze gülen, arkadan plan kuran bir tutum var. Türkiye olarak, siyasetimizi ve müzakere sürecimizi yürütürken, masaya birlikte oturduğumuz ülkelerin "sadece Türkiye'nin iyiliği için" çalışmadıklarını da hep akılda tutmalıyız.
Keşke İslam dünyası ve Müslümanlar, "iki acımasız dünya arasında" kalmaya ve birini tercihe mecbur olmasaydı. Keşke Türkiye, iki kutuptan "ehven-i şer" olanı seçmek mecburiyetinde kalmasaydı. Keşke Müslüman ülkeler, birbirleriyle mücadele ve savaş yerine, ortak düşmanlara odaklanma feraseti gösterebilseydi. Keşke Suriye meselesi, Müslüman ülkelerin liderleri tarafından daha en başında, olaylar ilk patlak verdiğinde hikmetle, basiretle ve cesaretle çözülebilseydi. Keşke Suriye, bu topraklara sadece kendi menfaatleri açısından yaklaşan ve yaşanan acıları umursamayan -ABD olsun, NATO olsun, Rusya olsun- dış güçlerin satranç tahtasına dönüştürülmeseydi. Keşke...
Daha önce 3. Dünya savaşının aşkında başladığını sadece kızışmadığını dile getirmiştik.
Görünen o ki bu ateşe odunlar yavaş yavaş hızlanıp atılıyor.
Bu savaş daha önce dediğimiz gibi Ortadoğu’yu yeniden düzenleyecek.
Devletler yıkılacak devletler kurulacak.
Türkiye yaptığı cilvelerle bu işin içinden çıkmayacağa benziyor.
NATO Türkiye’ye güvenmiyor.
NATO kendisine yeni ortak olarak ypg yi görüyor.
Büyük ihtimalle ypg Ortadoğu’yu şekillendirecek yeni güç olacak.
İran Suriye Irak Türkiye yıkılacak ya da bölünecek.
ABD hala ağır abiliğini kurumaya çalışıyor
Ama ansızın elini masaya vurma ihtimali var gibi görünüyor
Çünkü İsrail’le bu savaşa girme mecburiyetinde hissediyor kendisini.
Girmese dünya da abd nin konumu değişecek.
ABD bunu koruma mecburiyetinde.
Aziz Sancar’ın kendi kalemiyle ele aldığı içinde güzel bilgilerin paylaşıldığı bir eser. Aziz Sancar 1946 yılında Mardinin Savur ilçesinde 8 çocuklu bir ailenin 7. Çocuğu olarak dünyaya gözlerini
açar. Lise eğitimini Mardin’de tamamlayıp üniversite eğitimi için İstanbul’a gider. Doktora araştırmaları için ise Nato bursu kazanıp Amerika’da eğitimini tamamlar. Sonra Dr. Rupert laboratuvarında göreve başlar. Dr. Rupert fotoliyaz enzimini keşfeden bilim insanıdır. Eşi Gwen ile de Amerika’da tanışır. Aziz sancar UV ışınlarının zarar verdiği hücrelerin, nükleotitler tarafından nasıl tamir edildiğini haritalandırır. Bu nükleotitler nasıl ki zarar verilen yerleri onarıyorsa kanserli hücreleri de onarır kanısına varır. Eğer bu önlenebilirse kanserli hücreler de durdurulabilir görüşünü öne sürer.
Hayatı ve BilimiAziz Sancar · Tübitak Yayınları · 2018341 okunma