“Bana gelince,” dedi, “yalnızca bir şeye inanırım ben...”
O ana kadar tartışmalara katılmayan bir insanın düşüncesini öğrenmek amacıyla,
“Neye inanırsınız?” diye sordum.
“Er veya geç, güzel bir sabah öleceğime,” diye karşılık verdi.
“Düşünce yönünden ben sizden ilerideyim,” dedim.
“Çünkü ben ayrıca şuna inanıyorum, çok iğrenç bir akşam doğmak mutsuzluğuna uğramışım.”
Herkes saçmaladığımızı söyledi. Oysa grupta hiç kimse daha akıllıca bir düşünce öne sürememişti.
Gerçek dostluk kuramam ben. Çünkü, bunu hiçbiri itiraf edemese de, iki dosttan biri her zaman köledir. Oysa köle olamam ben, bu durumda buyruklar vermek ise yorar beni, çünkü bunu yaparken karşındakini aldatman da gerekir.
Bir gün, dostuna iyilik yapmaktansa düşmanına iyilik yapmayı yeğleyeceğini, çünkü dostuna iyilik yapmasının kendi yüce gönüllülüğünü satmak anlamına geleceğini, oysa nefretin düşmana gösterilen iyilikle orantılı olduğunu söylemişti bana.