Ne güzel şey hatırlamak seni :
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...
lçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti....
Öptü beni: " - Bunlar, kainat gibi gerçek dudaklardır, " dedi
Bu ıtır senin icadın değil, saçlarımdan uçan bahardır, dedi
İster gökyüzünde seyret, ister gözlerimde:
Körler onları görmese de, yıldızlar vardır, dedi.
Özlemek için Nazım var,
Mavi için Edip,
Sevmek için Cemal Süreya,
Sevda için Ahmed Arif,
Bazen özledim diyemezsin,
Nazım okuyorum dersin.
Ben Nazım okuyorum, Sen ne yapıyorsun?
Su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, güneş, bur de ömrümüz.
Su serin,
çınar ulu,
ben şiir yazıyorum,
kedi uyukluyor,
güneş sıcak,
çok şükür yaşıyoruz.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl,
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,
koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.
Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hattâ bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu davet bizim...
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin,
hemde öyle çocuklara falankalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yani, ağır bastığından.