Bugün, "Güzel Yüzlü, Mavi Gözlü Dev" usta şairimiz Nazım Hikmet'in, ölüm yıldönümü...
(03 Haziran 1963)
Saygı ve rahmetle anıyoruz...
Esas olan;
Sadece yaşamak değil,
İnsana yakışır şekilde,
Ve onurlu yaşamaktır.
Teslim olmadan,
Boyun eğmeden,
Sürünmeden,
El etek öpmeden yaşamaktır.
***
Yüreğin kadını erkeği yoktur.
Bir mert olanı vardır,
Bir de namert olanı....
#NazımHikmet
Anısına saygıyla...
Sevmek mükemmel iş delikanlım, sev bakalım..! Mademki kafanda yıldızlı bir gece var, benden izin sana sev, sevebildiğin kadar...
Deniz Gezmiş anısına saygıyla...
Tahir olmak da ayıp değil,
Zühre olmak da..
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş,Tahirle Zühre olabilmekte,
yani yürekte..
Meselâ,bir barikatta dövüşerek
meselâ,kuzey kutbunu keşfe giderken,
meselâ denerken damarlarında bir serumu,
ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil,Zühre olmak da..
Hattâ sevda yüzünden,ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin,
ama o bunun farkında değildir.
Ayrılmak istemezsin dünyadan,
ama o senden ayrılacak.
Yani sen elmayı seviyorsun diye,
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi, artık
yahut hiç sevmeseydi,
Tahir ne kaybederdi Tahir'liğinden?
Tahir olmak da ayıp değil,Zühre olmak da..
Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil..
Nâzım Hikmet RAN
Saygıyla sevgiyle anıyoruz 🙏💐
keşke BEŞİKTAŞ'ta oynasaydın be METİN abi... Ne büyük bir onur olurdu bana yakın olduğun çizgiden sana tezahürat yapmak....
15 Mart 1948'de Kırklareli'de doğan Metin Kurt, 2012 yılında 64 yaşında hayata gözlerini yummuştu.
Altay'da başlayan profesyonel futbol yaşamına PTT'de devam eden, Galatasaray'da forma giydiği
Türk Ulusu’nun ve Anadolu İnsanının milli iradesiyle düşmana karşı duruşu, bağımsızlık mücadelesidir.
Ve Nazım Hikmet, bu tarihsel gerçekliği, şiir tadında, karmaşadan uzak, geniş okuyucu kitlelerine ulaşabilmek adına kronolojik bir düzene sokarak oluşturdu.
Nazım Hikmet, Memleketimden İnsan Manzaraları kitabının tamamını sansür nedeniyle
Tarih 3 Haziran 1963'tü..
O gün Nazım Hikmet ölmüştü..
Can Yücel BBC Türkçe Radyosunda spikerdi..
Nazım'ın ölümünü dinleyicilere duyurma görevi ondaydı...
"Ben bunu okuyamam.. Ben Nazım'ın ölümünü kabul edemem" dedi..
Haberi okumadı...
O gün hiç çalışmadı..
Radyo da yayın yapamadı..
Ertesi gün görevinden istifa ederek, memlekete
Nâzım Hikmet, arkadaşlarından, eylemden ve karısından ayrı düştüğü, özgürlüğü elinden alındığı, şiirlerini yayımlayamadığı, hapishanede yalnız bırakıldığı, ekmeğini kazanmak zorunda kaldığı için üzülür gerçi, bunu da içtenlik ve alçakgönüllülükle dışa vurur, ama yaşama, dışarıya bağlılığını, direncini, iyimserliğini, gelecek günlere inancını asla yitirmez:
(...)
Sevgilim,
bu ayak sesleri, bu katliamda
hürriyetimi, ekmeğimi ve seni kaybettiğim oldu,
fakat açlığın, karanlığın ve çığlıkların içinden
güneşli elleriyle kapımızı çalacak olan
gelecek günlere güvenimi kaybetmedim hiçbir zaman.
(...)