Nazım'ın bir Paris gezisinde yaşanan müthiş bir olay var: O zamanlar Abidin Dinolar Seine Nehri kıyısında, asansörsüz bir evin yedinci katında oturuyorlarmış. Moskova'dan gelecek olan büyük şaire, güzel bir memleket sofrası hazırlamışlar ama kalp hastası olduğu için o yedi katı çıkmasından kaygılanıyorlarmış. Şöyle bir çözüm bulmuşlar sonunda: Her kata iki sandalye yerleştirmişler. Yaşar Kemal, Nazım'ı getirecek, sonra her katta mola vererek anlattığı hikayelerle onu oyalayacak, böylece Nazım'ın merdivenleri dinlene dinlene çıkması sağlanacakmış. Öyle de olmuş. Yaşar Abi memleket hasretiyle içi yanan Nazım'a her katta hikayeler anlatmış. Bu olay bende hayranlık uyandırmıştır hep; ne güzel roman olur diye düşünmüşümdür. Adı belli: Yedi Kat Hikayeleri. Bölümler de belli: Birinci Kat, İkinci Kat, Üçüncü Kat... Keşke yazsaydı.
Şairin Münevver'e yazmış olduğu diğer bir şiiir:
" Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsem de yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş leğenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını bastın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi.
Güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde.
Ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
Gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam!"
''Ve Erzurumlulardan ve Sivaslılardan ve Türk
milletinden çok
iş bu Mister Bravn'a güveniyorlardı.
Bu zevata:
«istiklâlimizi kaybetmek istemiyoruz efendiler!»
denildi.
Fakat ayak diredi efendiler:
«Mandanın, istiklâli ihlâl etmeyeceği muhakkak iken,»
dediler,
«Her halde bir müzaherete muhtacız diyorum ben,»
dediler,
«Hem
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim....
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...