"Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu davet bizim..
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim.."
Hoş geldin kadınım benim, hoş geldin
Yorulmuşsundur,
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını,
ne gül suyum, ne gümüş leğenim var.
Susamışsındır,
buzlu şerbetim yok ki, ikram edeyim.
Acıkmışsındır,
sana beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi esir ve yoksuldur odam.
Hoş geldin, kadınım benim, hoş geldin!
Ayağını basdın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
Güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde.
Ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler;
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam.
Hoş geldin kadınım benim, hoş geldin.
"Karıncalar taşıyor sel basan yuvalarını.
Bir memleket
bir halı gibi katlanıyor bir ucundan.
Elleriyle arpa yoluyor bir kadın,
düşmana bırakmamak için, ve kan sızıyor avucundan.
Bir memleket yükleniyor:
yürekleri-yelken, insan denen gemilere.
Ve çocuklarını beşiğinden alıp yangından kaçıran anneler gibi
tezgâhlan söküp götürüyorlar gerilere:
bazan altlarında ezilerek
fakat bir bayrak gibi elden ele geçirip ve bir tek vidasını düşürmeden yere.
Kabil olsa şehirleri, ormanları, nehirleriyle toprağı omuzlayıp ve arkada partizanlardan başka bir şey bırakmadan
göçecekler doğuya doğru topyekûn,
göçecekler dönüm yerine kavganın.
Elleriyle arpa yoluyor bir kadın,
ve kan sızıyor avucundan."
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim....
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...
Dörtnala gelip uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.