Topraktan öğrenip
kitapsız bilendir,
Hoca Nasreddin gibi ağlayan Bayburtlu Zihni gibi gülendir.
Ferhad'dır,
Kerem'dir,
ve Keloğlandır.
Yol görünür onun garip serine, analar, babalar umudu keser. Kahbe felek ona eder oyunu. Çarşambayı sel alır,
bir yår sever
el alır,
kanadı kırılır
Yine birdenbire Yunus Emre geldi aklıma.
Başka türlü anlıyorum ben Yunus'u:
Bence onda bütün bir devir dile gelmiş Türk köylüsü:
öte dünyaya dair değil,
bu dünyaya dair kaygılarıyla...
Çarşambayı sel alır,
Bir yâr sever el alır,
Kanadı kırılır çöllerde kalır,
Ölmeden mezara koyarlar onu.
O, "Yunusu bir çaredir,"
Ağu içer su yerine.
Fakat bir kerre bir derd anlayan düşmesin önlerine ve bir kerre vakterişip:
— Gayrık, yeter!... demesinler.
Ve bir kerre dediler mi:
"İsrafil surunu urur mahlukat yerinden durur,"
Toprağın nabzı başlar onun nabızlarında atmağa.
Ne kendi nefsini korur ne düşmanı kayırır,
"Dağları yırtıp ayırır, kayaları kesip yol eyler âbıhayat akıtmağa..."
TÜRK KÖYLÜSÜ
Topraktan öğrenip
kitapsız bilendir,
Hoca Nasreddin gibi ağlayan
Ferhad'dır,
Bayburtlu Zihni gibi gülendir.
Kerem'dir,
Yol görünür onun garip serine, analar, babalar umudu keser. Kahbe felek ona eder oyunu. Çarşambayı sel alır,
Yine birdenbire Yunus Emre geldi aklıma.
Başka türlü anlıyorum ben Yunus'u :
Bence onda bütün bir devir dile gelmiş Türk köylüsü :
öte dünyaya dair değil,
bu dünyaya dair kaygılarıyla...