İrade Terbiyesi adlı esrinde Jules Payot, şöyle der:
“Zamanın çabucak geçtiği duygusu ne acı bir duygudur. Saatlerin, günlerin, yılların aktığını hissederiz. Bu hareketin bizi yavaş yavaş ölüme götürdüğünü düşünürüz. Vaktini boş işlerle harcayanlar yaş kemâle erip de geriye baktıklarında arkalarında herhangi bir eser bırakmadıklarını görünce garip olurlar. Yıllar verimsizce geçmiş gibidir. Hayatın boşa gittiği düşünceye yerleşir, geçmiş nafile bir rüya gibi görünür.
Ayrıca yavaş yavaş hayattan bir beklentiniz kalmadığında, hayat koşulları gücünüzün limitlerini zorlamaya, günlük hayat monotonlaşmaya başlayınca gelecek daha da hızlanmaya başlar ve geçmişin bir rüya olduğunu içten içe düşünür insan. Daha da acısı bugün de anlamını yitirmeye başlar. İnsan doğasındaki tem belliğin önüne geçemeyenler, kendilerini sosyal hayatın, gidişatın akışına bırakanlar çaresizlik duygusuna batar. İstemeye istemeye hızlı trene konulmuş, gönderilmeye mecbur tutsak gibidirler.
İtibar da elden gider ama karşı koyamaz. En azından mevcudu korumaya çalışır, gelecekle kendini avutmaya çalışır. Ancak geçmişle yüzleşmediği sürece bunu da başaramayacaktır. Hayattan gelip geçerken herhangi bir iz bırakmayanların, varlığın bir anlamı olmadığı gerçeğini göremedikleri sürece işleri zordur. Bu duygunun tembeller, dünyevi insanlar, zamanını boşa geçirip herhangi elle tutulur bir eser bırakmayanlar için kaçınılmaz bir durum olduğu bellidir.”
İsa Dervişoğlu