Batılıların bulup çıkardığı bütün o bilgi hazinesini bir kere daha deneyden geçirip kanıtlamaya kalkışan kişinin ya budala olması gerekir, ya da kendini beğenmiş diyordu; sanki benim, sen ikisinin de Selâhattin, diye düşündüğümü biliyormuş gibi. Sonra öfkeyle, kendi kendine kızışarak bağırıyordu. Koca Diderot bile onyedi yılda bitiremedi ansiklopedisini Fatma, çünkü kendini beğenmişti, Volter ve Ruso ile kavga etmeye ne gerek var, aptal herif, onlar da çünkü, en azından senin kadar büyük adamlar ve insan bazı büyük adamların, bazı şeyleri kendinden daha önce düşünüp bulabileceklerini kabul etmezse, her şey yarım kalır. Ben alçak gönüllüyüm, Avrupa'dakilerin her şeyi bizden önce bulup, en ince ayrıntısına kadar incelediklerini kabul ediyorum. Aynı şeyleri bir kere daha araştırıp bulmak saçmalık değil mi? Altının bir santimetrekübünün 19,3 gram geldiğini ve insanlar dahil her şeyi satın alabileceğini anlamak için artık benim elimi terazi alıp teniden tartma ve ceplerime altın doldurup İstanbul'daki o namussuzların arasına girmeme hiç gerek yok Fatma! Doğrular bir kere bulunur. Gök Fransa'da da mavidir, incir ağaçları New York'ta da ağustosta meyve verir ve tavuk yumurtasından bizim kümeste civciv çıktığı gibi yemin ederim Fatma, bugün Çin'de de çıkmaktadır ve su buharı Londra'da makineleri döndürüyorsa , burada da döndürür.(...) İnsan her yerde eşittir ve cumhuriyet her zaman en iyisi ve bilim her şeyin başıdır.
Sayfa 146 - İLETİŞİMKitabı okudu
EXIT
Memuriyetimin bitimine doğru, çalıştığım kurum için hatırı sayılır güzellikte yeni bir bina yapılmıştı. Buraya taşınınca ben çok şaşırmıştım. Yangın çıkışına ÇIKIŞ yerine sadece EXIT yazılmıştı çünkü ve bu kelime ruhuma batan koca bir diken gibi karşımda öylece duruyordu. Üstelik, oturduğum masadan başımı kaldırıp bakma-sam da görüyordum onu, görmesem de okuyordum. Sonunda, “haddini bilmeyen işgüzar bir memur” olarak, müdüre gidip neden böyle olduğunu sordum tabii. O da bana oturduğu masanın gerisinden EXIT kelimesinin ne anlama geldiğini sordu. Gerçekten bilmiyormuş. Söyledim. Hatta, bu kelimenin ne anlama geldiğini bulunduğumuz ilçedeki memurların ve halkın çoğu bilmez, dedim ona. Hatta, müdürün yazıyı değiştirmediğini görünce sonraki günlerde, işgal altında mıyız, devlet bana neden İngilizce hitap ediyor, Türkçe yasaklandı mı diye daha başka birtakım şeyler de söyledim ama bunlar hiçbir işe yaramadı. Bana deli gözüyle bakanların gözleri biraz daha büyüdü sadece. Birkaç ay sonra, bir gün ilçe adliyesinin İdari ve Mali İşler Müdürü geldi bizim kuruma. Koridorda karşılaştığımızda, üzerinde EXIT yazan tabelayı bana göstererek, bu tarafta morg mu var, diye sordu. Exit kelimesinin anlamını bilmediği için, tıp dilinde ölüm anlamına gelen ex’le exit’in benzerliğinden yola çıkarak, adamcağız kendince böyle bir sonuca ulaşmış. Bugün, o kelime hâlâ orada öylece duruyor. Ne binaya girip çıkan halk biliyor onun anlamını, ne de orada çalışan memurlar.
Reklam
ne anlama geldiğini biliyormuş gibi!
sığırcığa (....) ne düşüneceğini soralım, ağzımızın içinde geveleyerek. Çiftliğin giriş kapısına yaslanarak hayat nedir, diye soruyoruz; hayat, hayat, hayat! diye bağırıyor kuş, sanki bizi duymuş ve ne söyleyeceğini bilemeyen yazarlar gibi böyle rahatsız ederek, içerde de dışarıda da meraklı meraklı sorular sormamızın, gözetlememizin, papatya toplamamızın ne anlama geldiğini biliyormuş gibi. Sonra da buraya geliyorlar, diyor kuş, ve bana hayatın ne olduğunu soruyorlar; hayat, hayat, hayat!
Kırmızı Kedi
•Kurt Adam•
1910 yılında, pek çok kez psikiyatri hastanelerine girip çıkan varlıklı, depresif ve takıntılı genç bir Rus aristokrat Freud’un hastası oldu. Psikanaliz yıllarca devam etti. 1918 yılında Freud bu vakaya, Bir Çocukluk Nevrozunun Tarihinden (From the History of an Infantile Neurosis) adlı çalışmasında yer verdi. Hastanın çocukken gördüğü, Freud
4 cildin kısmi özeti
Tepki mi metod mu? T.Dursun’un yazıları bir metoda mı dayanıyor? Yoksa (Don Kşotça) bazı itilimlerden dogan tepkiler midir? Islami kaynakları değerlendirmede hiçbir metoda dayanmayışı, İslam'ın temelinden olmayan (İslamın temeli Kur’an ve ona uygun rlvayetlerdir) kitaplardan eleştirebıleceği parçaları alışı: buna karşın işine gelmeyen bölümlere
Ana-Beyit mezarlığının bir efsanesi, Juan-Juanlar’ın bozkırı işgal ettikleri çağlara dayanan bir hikâyesi vardı: Sarı-Özek’i işgal eden Juan-Juanlar tutsaklara korkunç işkenceler yaparlarmış. Bazen de onları komşu ülkelere köle olarak satarlarmış. Satılanlar şanslı sayılırmış, çünkü bunlar bazen bir fırsatını bulup kaçar, ülkelerine dönerek
Sayfa 142 - Ötüken
Reklam
48 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.