Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.13
Bu kitabı okuduğumda çok ağlamıştım. Benim babam da çok sessiz kendi halinde bir adamdı, hayatımda öğrendiğim her şeyi ondan öğrendim. İnsan sevgisini, dürüstlüğü bir çok şeyi...
Bu eserde babaların hayat hikayelerinden örnekler verilmiş.
Bir babanın evladı için neler yapabileceği anlatılmış. Onların gerçekte herkes yanında olsa da iç dünyaların da ne kadar yalnız oldukları en yakınlarına bile gözyaşlarını göstemedikleri ile ilgili küçük hikayelere yer verilmiş. Bu eserde babaların gözü ile değil yüreği ile ağladığı onların arkamızda ne kadar sağlam durduğu, ellerinin hep üzerimizde olduğunu, duygulanmadan okumak imkansız. Babaları biraz daha iyi anlamamıza vesile olacak bu eseri tüm okurlara tavsiye ederim...
Martı Jonanathan, diğer martılardan daha yükseklere uçmayı, daha derinlere dalmayı hedefliyor. Ve her seferinde bunu gerçekleştiriyor ve kendisine daha büyük hedefler seçiyor.
Kitapta herkesin bir hedefinin olması ve her seferinde bu hedeflere ulaşıp daha büyük hedefler kendimize seçmemiz gerektiğini, bu şekilde mutlu ve özgür olabileceğimizi anlatıyor.
Rıcahard Bach, bu kitapta sıradan olmayı, herkes gibi olmayı reddeden Martı Jonanathan ile biz insanlara özgürlüğün en doğal hakkımız olduğunu, bu özgürlüğü engelleyecek şeylerin ne olursa olsun tümünün terk edilmesi gerektiğini anlatıyor.
Kitapta yaşamak için bir çok nedenin olduğunu insanoğlunun yeryüzüne sadece karnını doyurmak amacıyla gelmediğini, insanoğlunun en büyük amacının özgür olmak olduğunu, bunun yanında öğrenmek, keşfetmek gibi gayelerimizin de olması gerektiği gayet güzel bir şekilde anlatılmış.
Kitapta insanoğlunun eğer ne yaptığını biliyorsa her zaman başarabileceğini, hayal eden insanların yeryüzünde daima başarılı olacaklarını anlatıyor.
Martı romanında öğrenmenin sınırsızlığını ele alan güzel bir kişisel gelişim romanı ve mutlak okunması gereken bir kitap.
Sade bir dille anlatılmış,hayata dair umudunu kaybedenlerin cesaretini yeniden kazanmasına vesile olabilecek bir kitap.AYrıca bir insanın sahip olduğu ailenin de ne kadar önemli olduğunu da bir kez daha farkedeceksiniz.
Kitabın arka kapağında : " Ve bir şeyler yapıyor Faruk. Üstelik fena şeyler... " diyor. Peki kim bu Faruk? Yazarın fena şeylerden kastı ne?
Kitapda iki karekter var. Olay bu iki karekterin üzerinden anlatılmış. Birisi Adem. Adem- küçüklüğünden beri hayatın okkalı tokadını yemiş, yolu hep suçlardan geçmiş, hırsızlık yapıyor. Bir de aşık. Üvey kardeşine ( Burasını aklım kabul etmedi de neyse )
Faruk- Ademin aksi. Hayatta hep başarmış. İyi bir aile, güzel sevgili, kariyer ( avukat kendileri) bunların hepsine sahip.
İki insanın yolları çok garip zamanda kesişir. Faruk kendisini en yakın arkadışı için terk eden sevgilisine öfkelidir. Ademse Sonay`la baştan suçun olmadığı hayat kurmayı dilemektedir...
Olaylar Adem`in Faruk`un evine hırsızlık için girdiği anda karışır. Faruk Ademe bir teklif yapar. İşte yazarın fena şeylerden kastı budur.
İkisininde hayatı artık geriye adım atamayacak kadar değişir...
Neler olacak? Okuyun görün derim :)
Okurken fazla bir şey beklemeyin. Çok basit anlatım tarzı, basit denilebilecek karekterler, vs. vs.
Keyifli okumalar. *_*
Yazarın okuduğum ikinci kitabı ve bunda da güzel anlatımı ve tespitleriyle beğenimi kazandı. Bir doktor nasıl hastasının önce rahatsızlığını tespit edip sonrasında tedavisi için ilaç yazıyor, bu kitapta da tembellik ve erteleme alışkanlığı konusunda yararlı bilgiler ve çözüm yolları anlatılmış.
Hatta son bölümlerinde "haydi ne duruyorsunuz, herekete geçin!" ifadesini okuyunca Kemal Sunal'ın "Dokunmayan Şabanıma" filmindeki çapkınlık kitabını okuduğu sahne aklıma geldi. Kitabın bitirdikten sonra arasından çıkacak küçük bir notu beklemedim değil :)
Kitabın kapağı ve adı ne kadar hoş olsa da ne yazık ki konu anlatımı son derece sıkıcı ve kopuk bir anlatıma sahip. Oysa ki hikayenin konusu çok güzel antik bir kazı sırasında bulunan gizemli kemikler ve bu kemiklerin sahibinin aranmasını anlatıyor. Ancak roman oldukça bol betimleme ve konular arası belirsiz geçişler yapılarak anlatılmış, karakterlerin her birinin iç dünyası ayrı ayrı tasvir edilmiş, hayatlarına genişçe yer verilmiş.. Bu da romanı kısacası boğdu. Açıkçası hiç de okunası bir kitap değil.
