O senin çocuğundu. Fakat bir gece acımasızca beni bırakıp gitti, unuttu, bir yolculuğa çıktı, dönüşü olmayan bir yolculuğa. Ben bu yaşamda yine tek başımayım. Her zamankinden çok daha yalnızım. Hiçbir şeyim yok. Senden de bir şey kalmadı. Çocuğum yok, ne söylenmiş bir söz, ne yazılmış birkaç satır, ne de anlatılmış anılar... Biri sana adımı söylese, sen yabancı birisinden söz ediyor sanip susarsın. Yaşamım niçin son bulmasın? Ne de olsa ben senin için yaşamıyorum. Sen benden uzaklaştığına göre ben bu dünyadan niçin gitmeyeyim? Hayır sevgili, ben seni suçlamıyorum. Yakınmalarımı da yollamıyorum o neşeli yuvana. Bundan sonra seni rahatsız edeceğim diye de korkma. Fakat affet beni, sana son bir kez, ölü çocuğumun az ötede tek başına yattığı şu anda, içimi dökeyim istedim. Son bir kez konuşuyorum seninle. Ardından döneceğim karanlık köşeme ve susacağım, senin yanında da hep sustuğum gibi. Yaşadığım sürece bir daha sesim çıkmayacak. Öldüğümde duyacaksın bu vasiyetimi. Hep seni beklemiş, seni herkesten çok sevmiş, ancak hiç sevilmemiş, hiç çağrılmamış o kadının sözlerini.... Belki o zaman çağıracaksın, ancak ben ilk kez isteğini yerine getirmeyeceğim, öldüğüm için sesini duymayacağım. Arkamda sana ne bir resmimi bırakıyorum, ne de başka bir şey. Sen beni hiç tanımayacaksın. Bu benim yaşam yazgım, ölürken de değişmeyecek... Son saatimde seni çağırmıyorum. Sen adımı ve kim olduğumu öğrenmeden gidiyorum. Ölümüm kolay oluyor, çünkü uzaklardaki sen onu duymuyorsun. Ölümümün sana acı vereceğini bilseydim göze alamazdım.