GİDEN GELEN
Başka kavga yok, kavgamız: sen ben Bizde gideni aratır gelen Kim gelecekse belli önceden Sakın sanma ki bir bikes gelir Bir teres gider, bir teres gelir.! * Önce olanı son gelen bozar Planını buz üstüne yazar
Ramazan-ı Şerif Günlükleri
Yine bir Ramazan-ı Şerif ve ben kendimi yine Zarifoğlu’nun satırlarında buluyorum. Zarifoğlu ne kadar ketum kabul edilse de öyle müşfik bir sesi var ki satırlarından işitilen. Belki de sadrından işitilen bir ses bu. İnsana acziyetini iliklerine kadar hissettiren mahcup dupduru bir su Zarifoğlu. Hem kuvvetle hürmet edilen hem de sanki yıllardır bir
Reklam
Peter… Çiftlikte neden sana hep kötü davranıyorlar? Herkes daima senin üzerinden şaka yapıyor.” “Bilmiyorum ki… Ben alışığım buna. Hayatım boyunca, çocukluğumdan beri hep böyle oldu. Beni hep aşağıladılar. Sürekli sataşılan insan oldum. İlkokul sıralarından şimdiye, yani altmış üç yaşıma kadar hep aynıydı. Kötü talih mi diyeyim, ne diyeyim
Sayfa 400Kitabı okudu
“Ne garip değil mi Çağatay? Dünya bu kadar güzel. Güneş bu kadar harikulade batıyor. Phi Phi diye bir cennet var, hatta böyle harikulade bir seyir noktasına sahip. Ancak milyarlarca insanın olduğu koca dünyada, şu manzarayı şu an burada izleyip tadını çıkaran sadece ikimiziz. İnsanlar korkularına esir olarak çoğu zaman yaşamayı
Sayfa 174Kitabı okudu
Yaklaşık bir saat uyuduktan sonra kalkıp hostelin ortak alanına doğru yürürken tanıdık bir ses duydum. “Heeeeeey. Çağatayyyyy!” Arkamı dönüp baktığımda şaşkınlığımı gizleyemedim… Sri Lanka’nın Hikkaduwa bölgesinde aynı hostelde kaldığım İranlı Amin, Malezya’ya, hatta Kuala Lumpur şehrine gelmiş ve hiç haberi olmadan şehirdeki yüzlerce hotel
Sayfa 101Kitabı okudu
Kupkuru bir ağacın dalıyım, yapayalnız Uzaklarda bir yerlerde bir şeyler kök salıyor Çatlamış dudağımda ne bir ses ne bir nefes Uzaklarda bir yerlerde türküler söyleniyor Simsiyah gecenin koynundayım, yapayalnız Uzaklarda bir yerlerde güneşler doğuyor /Dönence /Barış Manço
Reklam
"Siktir, Alayna. Kahrolası bir şekilde seksi görünüyorsun. Sen yaramazlığı da aşmışsın ve günahkarlığa ulaşmışsın." "Niye? Teşekkürler," dedim ve Hudson'a doğru süzülmeye başladım. Bu sırada şehvetli bakışları bir an bile vücudumdan ayrılmıyordu. Yeterince yaklaştığımda, kravatını yakaladım ve onu ileri doğru ittim.
Sayfa 68
Neredeyse paranoyak halim onu azdırmış gibiydi. "Bana sahipsin," diye fısıldadım. Elimdeki tutup, çekti ve düğümünü açarak, "Seni şimdi isti- yorum," dedi göğsümü avuçlayıp, göğüs ucuma başparmağıyla bastırarak. "İstiyorsun öyle mi? Beni istiyorsun..." "Uh..." derken beni masaya doğru itti ve avucunu
Sayfa 26
Görüyorsun, ne kadar çabuk çıkıyorlar deliklerinden. Bir süre ortalıkta görünmeyeceklerini sanırsın, değil mi? Ses çıkarmamalarını, yok olmalarını, karanlıkta kendi utançlarıyla baş başa kalmalarını. Oysa daha nefes almana fırsat kalmadan onlar yine ortalıkta. Biliyordum, günün birinde geleceklerdi, ama bu kadar çabuk, böylesine hızlı olabilecekleri aklıma gelmemişti.
Uyandığımda Hudson'm başı bacaklarımın arasındaydı. Ba- caklarıma değen nefesi, tüm vücudumun ürpermesine neden oluyordu. Gözlerim yarı açık bir halde başımı eğip, ona doğru baktım. Beni uyandırmadan nasıl soyduğunu merak ediyordum. Bakışlarımı yakaladı. "Beni dün akşam uyandırmadın," dedi ve beni yalamaya başladı. "Ve sana
Sayfa 151
Reklam
Peki ya insanın içindeki hisler neyle büyüyorlardı?
Başka hiçbir ses kalmamıştı. Yalnızca arada bir tencereden çıkan puf sesi, içimde devam eden sonsuz konuşmayı bölebiliyordu. Kendime dönüp, ne anlatıyorsun sen Allah aşkına diyemediğim için arada bir balkonun kapısını açıp içime derin ve soğuk bir nefes çekiyordum. Korkusuz gibi görünen şeylerin korku tarlalarında yetiştiğini yeni fark etmiştim. Bir şeylerin bir yerlerde boy atması için enerjiye ihtiyaç vardı, evet. Bir başak güneşin sıcaklığıyla boy atıyordu. Peki ya insanın içindeki hisler neyle büyüyorlardı?
Botter Apartmanı
Bu ülkede, diye söze başladi, Gerisini getirmeden once duraksadı, derin derin nefes aldı, "hanımefendi, bu ülkede tarihin katmanlarını üst üste sıralayamazsınız. İç içedirler çünkü ayırmaya çalışırsanız, bildiğiniz bilmediğiniz her şey paramparça olur. Elinizde ufalanır gider. Sahip olduğunuzu sandığınız zenginlikler tuzla buz olur. Bu hakikattir ama ne çare ki görmek isteyenlerin sayısı çok azdır. Onlarca asır önce, Istanbul, Doğu Roma Imparatorluğuʼnun başkentiyken, şehre çok uzak bir manastırın ağaçlarla kaplı, sessiz bahçesiymis burası Istanbul'un fethinden sonra ise Mevlevihane kurmak isteyenlerin yolu bu ıssız ağaçlıga düşmüş. Çok begenmişler araziyi, yerleşmişler. Hanımefendi burası duymak için susmak, olmak icin sabretmek gerektiğini bilenlerin evidir. Bir de şunu eklemeliyim Ses, tını, ahenk evrenin kutlu halleri olarak kabul edilmiştir hanemizde. Hep saygı görmüstür, Toprağımızın sırrı geniştir, bereketi çoktur, nimeti boldur ama dersimiz kolay değildir. Tıplı hayatın kaynaklarını fark edebilmek gibi," dedi
Sayfa 70 - Mevlevi
Gage'in çenesindeki kaslar seğiriyor, azı dişleri birbirine sürtüyordu. Başının üstünde bağlı ellerini yumup açıyordu. Konuştuğunda, zımparalanmış gibi bir ses çıkarıyordu ama yine de ciddi bir tonda konuşuyordu. Ve Jenna artık geriye dönüşün mümkün olmadığını biliyordu. "Durma!" dedi Gage, sesi parçalanıyordu sanki. Duygu ları
Sayfa 73
DEMEM O
Gözü bağlı bindirirler trene Farı yoktur, gidiyoruz demem o Duraklarda rastlamayız durana Garı yoktur, gidiyoruz demem o Yaşam bir şiirdir, bizler satırız Kısa kısa yaşar, uzun yatırız Dünya daralıyor, ne uzatırız
Asi çakıltaşı 1.perde alıntılar ''İlgini çektiğim için gidip intihar etmek istiyorum şu an.Yaz dizisi çekmiyoruz,senin bu tavırların seni çekici kılmıyor,saçma sapan görünüyorsun,''dedim.''Gerçekten canımı sıkmaya başladın.Küçük beyninin içinde nasıl bir oyun kurguladın bilmiyorum ama ben aptal değilim.Senin ilgini
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.