"Yedi canlı derler ya öyle... Güçlü tutkularımız var. Bir şeyi sevdik mi, ona kapılandık mı tamam. Bir zamanlar İslâm'a bir sarılmışız ki görenler dillerini ısırmışlar. O ne sadakat, o ne ısrar öyle. O ne hassasiyet. Çocuklarımıza Muhammed adını koymaya ar etmişiz, Mehmet diye çevirmişiz. Suudi Arabistan topraklarında, Hazreti Peygamber nerede bir iki dakika konaklamışsa oraya bir işaret koydurmuşuz, bütün ünlü savaşların, ahidlerin, konaklamaların, olayların geçtiği mahalleri, camilerle, mescidlerle, binbir sütunla işaretlemişiz. Öyle incelik ve hassasiyet göstermişiz ki görenler şaşırmış işitenler hayran olmuş.
Ama tutkumuz, inadımız, ısrarımız sadece dinde, cihatta kalmamış, biri bize kötüyü sevdirebilmişse onda da tutkuların en dik âlâsını göstermişiz.
Bâtıl mı, yanlış mı demeden, bir mübtezeli, bir sevimsizi, bir belayı bile sevmişiz, eğer büyük bildiğimiz birileri bir yolunu bulup hayrına veya şerrine bize onu sevdirmişse."