İvan Denisoviç'in Bir Günü
İVAN DENİSOVİÇ’İN BİR GÜNÜ ADLI ROMANDA STALİN RUSYASI’NIN ZORLU ÇALIŞMA KAMPLARI
Giriş
Dünyanın belki de en büyük edebiyatlarından birisi ve çok büyük yazarlara sahip olan (Tolstoy, Dostoyevski, Gorki vb.) Rus edebiyatında, Alexandr Soljenitsin’in kaleme aldığı ve 1970 yılı Nobel Edebiyat Ödülü Kazanan İvan Denisoviç’in Bir
"Üstelik de ölüm bu hayaller ve kuklalardan ibaret deli dünyada anlamını yitirmişti.”
İktidara yönelik kalkışmalar ve ancak iki yıl sonra bastırılabilen kederli bir devrim sonrası salgın halini alan intiharlar ve idamlar..
1907 -1917 yılları arasında ülkenin neredeyse her yerine kurulmuş dar ağaçları, her gün doğumunda sayısız gencin
TATAR ÇÖLÜ
Roman karakterimiz askeri okuldan mezun olan Drogo’un mezun olduktan sonra kimsenin hakkında en ufak bir fikir sahibi olmadığı ama Kuzey’in en uzak noktasında bulunan Tatar Çölü’nün koruyuculuğunu yapan Bastiani Kalesi’ne tayininin çıkması ile başlıyor.
Bastiani Kalesi’ne gitmek için yola çıkan Drago’ya hiç kimse kale hakkında
_Medeniyet, insanların ne kadar para kazandığıyla ya da kaç tane lüks arabaları olduğuyla ölçülmez. Medeniyetin para birimi Sanat’tır. Sanat aristokrattır ve sanatla uğraşan kimseler de yükselerek seçkinleşirler. Müzelerimizde ve kütüphanelerimizde korunan da sanatın ta kendisidir. Sanat Müzesi'ni ziyaret ettiğinizde göreceğiniz, insanların
_Lev Tolstoy_
_Öyle horozlar vardır ki, öttükleri için, güneşin doğduğunu sanırlar.
_İnsanları yalan söylеdiklеrindе dinlеmеyi sеvеrim. Çünkü, olmak istеdiklеri ama olamadıkları insanları anlatırlar.
_Hayat bizi dört işlеmlе sınar. Gеrçеklеrlе çarpar, ayrılıklarla bölеr, insanlıktan çıkarır vе sonunda topla kеndini dеr.
_Bozuk para, insanın
_Spinoza: Anlamak, sevmenin başlangıcıdır.
_Leonardo da Vinci: Anlamadığın bir şeyi, ne sever ne de nefret edersin.
_Marki de Sade: İnsanın anlamadığı ve bilmediği bir şeyden hoşlanmaması kadar doğal bir şey olamaz.
_Gazali: Bir şeyi sevecek ya da düşman olacaksan, onu bilmen gerekir.
_Freud: Sevmek için anlamaya gerek yok çünkü insan duygusal
Şiirlerinin temel çatısı “pitoresk” bir biçimde ördüğü, köylü/taşra hayatını, kır ve doğa manzaraları, insanlar yüzünden acı çeken hayvanlar gibi temaları eserlerinde işlemiştir. Sergey Yesenin, rus şiirinin son lirik sesi olarak kabul ediliyordu. Şiirleri gibi yüzüde narin ve aydınlıktı henüz hayatta iken bile bazı çevrelerce “yeni puşkin” olarak
Güneş Çarpması / İvan Bunin
Nobel Edebiyat Ödülü
Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan ilk Rus olmasına rağmen ülkemizde yeterince tanınmayan bir yazar Ivan Bunin.
Gorki onu “ günümüzün en iyi Rus yazarı” olarak nitelendirmiş.
İç Savaş’ta Kızıl Ordu’ya muhalif bir gazetede editörlük yapmış. 20’lerden sonra da geri dönmemek üzere Rusya’yı terk etmiş. İlginç olan ise sürgünde olmasına rağmen çalışmalarının SSCB’de yayımlanmış olması. Bu durum ülke tarihinde bir ilk.
Yazar Türkiye’de de bir süre yaşamış ve ilk öyküsünde de bolca İstanbul’a yer vermiş. On öyküden oluşan eserden en sevdiklerim; Natali, Güneş Çarpması ve finaliyle de beni çok etkileyen Hafif Bir Nefes oldu.
Aşk, ölüm, ayrılık, kaybetme korkusu gibi temalarn işlendiği, tasvirlerle ve mistik öğelerle zenginleştirilmiş, melankolik havanın da hakim olduğu bir eser Güneş Çarpması.
Bir solukta okudum eseri ve @jaguarkitap tan yazarın diğer eserlerini de merakla bekliyorum.
#alıntılarım
Evet, şimdi anlıyordu, o korkunç “güneş çarpması” ile o haddinden fazla büyük aşkı ve yine haddinden fazla büyük mutluluğu ile kalbi gerçekten de paramparçaydı…
“Bir an ne yaptığımı bilemedim, o kadar… Ya da belki şöyle söylemek daha doğru olur, ikimizi birden güneş çarpmıştı…”
Bizim mutluluğumuz, azizim, balık ağındaki su gibidir, çekersin artar, çıkarırsın yok olur.
#mutluazınlığa #jaguarkitap #güneşçarpması #nobeledebiyatödülü
2-Ekmeğimi Kazanırken
Gençlik yıllarında geçimini sağlamaya çalışan Maksim Gorgi, çeşitli işlerde çalışır. İlk olarak yolu ayakkabı dükkanına düşer. Burada müşterilere nasıl davranılması gerektiğini ve dükkanda çalışanların müşterileriyi kibar sesle selamlayıp nasıl arkasından demediğini, bırakmadıklarını görür.
Bir gün ayakkabıcıda çalışırken
İnsanoğlu daima geçmişin izindedir, geçmişinden bir türlü kopamaz. Çok lezzetli bir künefe yediğimizde dahi, mutlaka şerbeti herhangi bir kısmımızda bir iz bırakır; el, masa, telefon, pek sakarsak gömlek yahut kazak. Artık yemişizdir künefeyi lakin farkında olmasak bile izleri vardır. Geçmiş de böyledir bir bakıma. Geçtiğini düşünürüz lakin