Yağmur hızlandığına, vaktimiz de olduğuna göre belleğimde az sonra gerçekleştirdiğim yeni bir keşfi size açabilir miyim? Yağmurdan korunan şu banka oturalım. Yüzyıllar var ki, pipo içenler aynı kanala yağan aynı yağmuru seyrederler burada. Size anlatacağım şey biraz daha zor. Bu kez bir kadın söz konusu. Önce şunu belirtmek gerekir ki, ben kadınlar konusunda her zaman ve hiç zahmetsizce başarılı olmuşumdur. Onları mutlu kılmayı ya da kendimi mutlu kılmayı başardığımı söylemiyorum. Hayır, yalnızca başarılı olduğumu söylüyorum. Hemen her istediğim zaman amaçlarıma ulaşabiliyordum. Bende belli bir çekicilik buluyorlardı. Düşünün bir! Çekicilik nedir, bilirsiniz: Açık hiçbir soru sormadan bir çeşit evet yanıtı alma biçimi. O dönemde durumum böyleydi işte. Sizi şaşırtıyor mu bu? Haydi haydi, inkâr etmeyin. Şimdiki halimle çok doğal bu. Ne yazık! Belli bir yaştan sonra her insan, kendi yüzünden sorumludur. Benimki... Ama ne önemi var bunun? Olay ortada, bende çekicilik buluyorlardı ve ben bundan yararlanıyordum.
Yine de için içine hiçbir hesap karıştırmıyordum; iyi niyetliydim ya da buna yakın. Benim kadınlarla ilişkim doğal, rahat, kolaydı, yaygın deyimiyle. Buna hile karışmıyordu ya da yalnızca onların bir saygı gibi kabul ettiği apaçık hile karışıyordu. Onları seviyordum ben, beylik deyimiyle, bu da onların hiçbirini sevmedim anlamına gelir. Ben kadın düşmanlığını hep bayağı ve alçakça bulmuşumdur ve tanıdığım hemen bütün kadınların benden daha iyi olduğunu düşünmüşümdür. Yine de, böyle çok üstün yere koymakla, hizmet etmekten çok kullanmışımdır onları. Nasıl kullanmazdım ki?