NİŞANLINIZ SİZİN MAHREMİNİZ DEĞİLDİR.
NİŞANLINIZ SİZİN MAHREMİNİZ DEĞİLDİR. Bunu böyle kocaman kocaman yazsak bağıra bağıra söylesek anlaşılır mı acaba? Hiç sanmam.. Sonumuz hayır değil ama biz yine de hayrolsun diyelim.. Son zamanlarda - ya da belki hep vardı da ben denk gelmiyordum- nişanlı çiftlerin hal ve hareketlerinden çok rahatız olmaya başladım. Onların bu kadar rahat
hadi dertleşelim
Bu zamana kadar şidde₺ mağduru olan veya t@ciz vs gibi şeyler uğrayıp konuşamayan kadınlara içten içe sinirlenirdim. Tâ ki geçen yaza kadar.. Neden söylemiyorlar, neden konuşmuyorlar, neden hiçbir yere gitmiyorlar (polis, kadın sığınma evleri vs.) ama insanın bir şeyleri anlamak için yaşaması gerekiyor. Mesela; neden konuşmuyor, neden yardım istemiyor, neden derdini anlatmıyor... Yaşayınca anlıyorsunuz. Anlatamıyorsun ki, nasıl anlatacaksın, ne diyeceksin? Toplumun büyük kesiminde, sen bir şey yapmışsındır, algısı yok mu zaten. Kime anlatacaksın derdini? Yazın ortası, hava çok güzel. Diyorsun kendi kendine ev yakın zaten, yürüyeyim bu gün binmeyeyim otobüse. Yürüyorsun kulağında kulaklıklarınla. Sonra arkanda birisinin varlığını hissediyorsun. Dönüyorsun bakıyorsun, 20-25 yaşlarında bir erkek. Yol tek yön, aynı yere gideceğizdir diyorsun. Sonra onun sana yaklaştığını hissediyorsun. Hızlanıyorsun, seninle beraber hızlanıyor. Önüne geçsin diye yavaşlıyorsun, seninle beraber yavaşlıyor. Birilerini arıyorsun yanlız olmadığını bilsin diye. Etki etmiyor. Sonra sana kabuslarına konu olan o cümleyi söylüyor, merak etme ısırmam. Belki başkasına hafif bir cümle gibi geliyor ama sende o kadar büyük yaralar bırakıyor ki. Bağırarak ağlamak istiyorsun, nefesin daralıyor, bacakların seni taşımıyor, ellerin titriyor. Gözlerinde yaşlar aka aka eve gidiyorsun ve susuyorsun çünkü anlatamıyorsun ki. En başta da dediğim gibi insanların bir şeyleri anlaması için yaşaması gerekiyor, ben yaşadım anladım.
Reklam
Mutlu son?
Bir efsaneye göre bir kadın bir adama aşık olmuş. Ama ne kadın ne adam bunu fark edememiş. Yaşadıkları duygu yoğunluğu o kadar duygusuz yapmış ki onları aşkı görememişler. Ailesinden inanılmaz derecede sevgi almış, güzel, kibar bir kadın varmış. Annesi ve babası birbirine çok aşık bir çiftmiş. Bir erkek kardeşi ve bir ablası varmış. Ablası
Gönül yorgunluğu ne biliyo musun? Kırk cümle kuruyosun, ağzını açmadan vazgeçiyosun. İncinme değil bu, insana olan inancını yitirme. Yaranı evde bırakıp çıkıyosun sokağa yüzünde tebessüm, etrafın çok kalabalık, sen yalnızsın. Omuzundaki yükten, yüreğindeki kırgınlıktan, hasretinden, özleminden habersiz herkes yabancı. Hiçbir şeye öfke duymuyorsun. Sadece kırgınsın. Neden bilmiyorum ama insan insanı hep eksik bırakıyor ve sadece sevdiklerimiz parçalıyor yüreklerimizi. Sevdiğini söylerken, geride de çok şey eksik kalıyor işte.
Yılmaz Erdoğan
Yılmaz Erdoğan
bioma dmyin veya X veyahut da anlamli sandigim ama salak sacma bi cumle yazsaydim nolurdu he.. bi satir siir yazip biraksam veya salak bi konum belirtsem.. ne vardi tatsaydim bu duygulari..
Ulus Baker'le ilgili şimdilik son yazıdır. Keyifli okumalar... KES KULAKLARI, GEÇİR SİCİME… Ulus Baker’in babası Sedat Baker ruh bilimci bir doktordur. Kıbrıs savaşı zamanında çalıştığı hastaneye yaralı askerler tedavi edilmesi için getirilir. O sırada Ulus ise babasının yanında oturup, çocuk haliyle getirilen yaralıları ve tedavi sürecini
Reklam
EDEBİYAT ÖĞRETMENLERİ VE BİLİMCİLERİNE.
TÜRK EDEBİYATINDA DİL VE MİLLİ EDEBİYATIN SEYRİ Geçmişten günümüze edebiyatımızın seyrine kısaca göz atalım. 1299’da Osmanlı’nın kurulmasından bir süre sonra Divan edebiyatı başlamıştır. Bu edebiyatın zemini Arap, Fars ve Acem dilleri ve edebiyatları üzerine teşekkül ettirilmiştir. Edebiyat sahası, ecnebi ülkelerin milli değerlerini kullanarak
İnsanları boykota çağırdığımız da yada boykot yaptığımız da genel olarak değişmeyen ama herkesin ağzında olan şu cümle duyuluyor " boykot ne işe yarayacak, İ*rail'i bununla mı durduracaksiniz onların ekonomisi çok iyi... boşuna boykot yapıyorsunuz..vb" Arkadaşlar bilmiyorum farkında mısınız yada tarih mi bilmiyorsunuz anlamakta zorluk çekiyorum en basitinden hindistan örneğini veriyoruz adamlar ingilizlerin sömürgesini kırdı , bağımsızlıklarını kazandılar,haksız rekabet ortamını yerle yeksan ettiler ve bunu başlatan sadece bir insandı Ghandi 'ydi . Önce bir kişi ile başlıyor sonra sayı artrak devam eder daha sonra toplu hareket başlar ve böylece günün sonunda boykot işe yarar. Anlaşılmayan ne ben anlamıyorum her ağzı olan konuşuyor ama ya hayır konuşsun yada sussun en azından susarak boykotu anlamsızlaştırmamış olursunuz !
Latife Hanım ile Mustafa Kemal’in sırrı: Kanlı yelpaze
Latife Hanım-Mustafa Kemal evliliğinin gergin anlarından biri... Sinirini yelpazesini avucuna vurarak gidermeye çalışan Latife Hanım, elini kanatır. Atatürk, tokat atmaya yeltenir. Fakat Latife Hanım kendini müdafaa için elini siper etmeye kalkınca kanlı parmaklar Atatürk’ün yüzüne isabet eder... Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatına giren
Aşk; psikolojik ciddi bir bağımlılık...
Düşünsene hayatını iyisiyle kötüsüyle bir denge de yaşıyorsun. Sonra bir "uyuşturucu madde'' ile tanışıyorsun seni göklere uçuruyor. Bir gün geliyor ki o " uyuşturucu madde" bir sebepten senden ayrılıyor, bir daha ulaşamayacağın bir sorun oluyor. Bu sefer eski haline dönemiyorsun yoğun bir yoksunluk hissediyorsun, düşüş yaşıyorsun eskisinden beter oluyorsun. Beraberken ne denli mutlu olduğun önemini yitiriyor, tek düşünebildiğin onsuzluk oluyor. Bu "madde" kelimesini "kişi" kelimesi ile değiştirdiğimizde cümle de hiç bir anlam bozukluğu olmadığını görürürüz. Zaten okurken muhtemelen maddeden bahsetmediğimi fark ettiniz ama etkileri aynı tek fark biri yasal değil.. Bir baksanıza, ilişkinin ilk günlerinde neşeyle dinlediğiniz aşk şarkılarının yazarları da  ayrıldıktan sonra dinlediğiniz şarkıların yazarlarıyla aynıdır. Sonu hep acı hüsran. Eskisinden perişan eder.. bir daha asla göremeyeceğiniz gözlere, asla  dokunamayacağınız tene olan hasretinizi dindirmek için harcar bulursunuz kendinizi. Sonuç olarak nasıl bir kurşunun vücuda verdiği tahribatı bilmemiz yara açmasına engel olmuyorsa bunları biliyor olsak da bile bile yaralanıyoruz. Bu acı gerçeği de yazarak biraz daha eksilebildim. İyi günler
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.