Leyla Erbil'in Onur Behramoğlu'ya gönderdiği mektupların 2009-2010 dönemine ait bölümünden derlenmiştir. 9 Temmuz 2009 onur'cuğum, ne hoş oldu seni elinde ritsos'unla tuzla'da görmek bilemezsin. turgut'u elbette tanıdım. tomris dolayısiyle de bir ara yakındık. çok iyi bir şair ama benim en çok edip'le yakın dostluğum vardı. belki duygusal
326 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
“Herkesin bir yıldızı vardır” alt başlığı ile sunulan kitap iddia ediyorum bence yazarın en iyi kitabı. Herşey hayattan bıkan, bezgin, yılgın Ferruh’un intihar etmeye karar vermesi ile başlıyor. Ondan sonra Ferruh aklının hayalinin bile almayacağı, hem de tam 2000 yıllık bir tuzağın içinde buluyor kendini. 2000 yıl öncesinin Pontus İmparatorunun kızı prenses Pervin, günümüzde Mitras olduğunu düşündüğü Ferruh’u buluyor. Birlikte Mitras heykelini bulup boğayı öldürmeye çalışıyorlar. Boğayı öldürmek bu arada bol tanrılı zamanlardan kalma sembolik bir deyim. Boğa takımyıdızının Pers takımyıldızı ile aynı hizaya gelmesini temsil ediyor. Bu arada bu kitap sayesinde çoktandır meraklı olduğum, düşmüş melekler, dünyayı terk eden tanrılar üzerine eğilmeye karar verdim. Allah sonumu hayır etsin. Son dakikaya kadar sürükleyici, her sayfada şimdi ne olacak diye merak ettiren bir kitap, çok beğendim. ucalisan.blogspot.com.tr/2015/05/bogay-o...
Boğayı Öldür
Boğayı ÖldürMehmet Mollaosmanoğlu · Naviga Yayınları · 201219 okunma
Reklam
Aşk, vardı. ...bütün bildiği onu bulduğu anda... Bunu anlayacaktı. Nasıl anlayacağını bilmiyordu, sadece anlayacağını biliyordu işte. Bu kadar önemli, bu kadar sarsıcı bir şey... tabii ki sessiz sedasız gerçekleşmeyecekti. Dolu dolu ve gümbür gümbür gelecekti, deyim yerindeyse yıldırım gibi çarpacaktı. Tek soru, bunun ne zaman olacağıydı.
Halep Oradaysa, Arşın Burada! Vaktiyle, görgüsüzün biri kısa bir müddet Halep'te kalmış. Yurduna dönünce de yerli yersiz konuşmaya, "Ben Halep'te şöyle yaptım, böyle yaptım" gibi atıp tutmaya başlamış. Öyle ki övünmelerinden halka gına gelmiş. Günlerden birinde, köy odasında oturulurken söz cirit oyunundan, uzun atlamadan açılmış. Bizim övünme meraklısı dayanamayıp söze girmiş: — Ben Halep'te iken on beş arşın atladım. Sabrı tükenenlerden biri itiraz etmiş: — Yapma be iki gözüm, on beş arşın atlamak kim; sen kim? — Canım ne var on beş arşında, atladım işte! O sırada aralarında bulunan marangoz, malzemeleri arasındaki arşını çıkarıp ortaya koymuş: — Halep oradaysa, arşın burada! Haydi atla da görelim!.. — ?! O günden sonra palavracı, her nerede bir kuru sıkı atsa halk kendisine "Arşın burda!" demeye başlamış ve bu söz bir deyim olarak yaygınlaşmış. Bugün dahi geçmişte yaptığı bir şey ile övünen; yahut yapmadığını yapmış gibi söyleyen insanlara, hâlihazır şartlar altında da aynı başarıyı göstermesi arzusunu izhar için söylenir.
İpe Un Serrmek; Kendisinden bir hizmet beklenen veya verilen görevi yerine getirmesi umulan kişilerin, çeşitli bahaneler öne sürerek yavaş davranmaları yahut işin yapılmasına engel olmaları hâlinde söylenen bu deyim, Nasrettin Hoca'ya atfedilen bir hikâyeden kaynaklanır. Rivayete göre, Hoca merhumun bir komşusu varmış. Ödünç aldığı eşya yahut araç gereci geri getirmekte ihmalkâr davranır, unutturabilirse hiç geri getirmez yahut o kadar hoyrat kullanırmış ki, ne alırsa bozuk, kırık, delik, kopuk, sakat olarak iade edermiş. Hoca bu komşusuna, önceleri hatırını sayarak bir şey söyleyememişse de içten içe öfkelenip artık ödünç bir eşya vermemeye ahdetmiş. Ertesi gün, komşusunu kapıda görünce, "Tamam, demiş içinden, bu sefer ne istese vermeyeceğim." Adam her zamanki pişkinlikle, — Hocam, demiş, urgan lâzım oldu, sizinkini ödünç alabilir miyim? Hoca, derhâl bir mazeret uydurmak için zihnini kurcalamışsa da aklına bir çare gelmemiş. O sırada hanımının un elemekte olduğunu görüp, — Kusura bakma komşu, bizim hanım urgana un serecek. — Aman hocam, hiç ipe un serilir mi? — Vallahi komşu, vermeye gönlüm olmayınca ipe un da serilse yeridir!
Musul Çeşmesinden Su İçmek Musul'da, Yunus Nebi zamanından kalma bir çeşme varmış. Suyundan içen masumlara şifa, zalimlere zehir olurmuş. Ne zaman şehre bir zalim vali gönderilse, halk bir müddet sonra onu götürüp bu çeşmeden su içirir ve birkaç günde göçürterek zulmünden kurtulurmuş. Musul'un zarif kişizadeleri arasında, zalimlere karşı "İçtiğin Yunus Nebi çeşmesi ola!" demek, bir darbımesel olmuş. Garip olan o ki zalim valilerin hepsi, bu sözü nezaketle söylenmiş bir dua sanıp "Allah razı ola!" cevabını verirmiş. Dilimize Osmanlı kültüründen yansıyan bu deyim de zalim yöneticiler hakkında hâlâ kullanılmaktadır.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.